Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Yoğun Bakım Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Arzu Topeli İskit Röportajı:
Sizi tanıyabilir miyiz?
1968 yılında Eskişehir’de doğdum. 1985 yılında TED Ankara Koleji Vakfı Özel Lisesini, 1991 yılında Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesini (İngilizce) bitirdim. 1996 yılında aynı fakültede iç hastalıkları uzmanlık eğitimimi tamamladıktan sonra 2 yıl Amerika Birleşik Devletlerinde yoğun bakım eğitimi aldım. Döndükten sonra, 1998 yılında, mevcut olan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi iç hastalıkları yoğun bakım bilim dalının sorumluluğunu üstlenerek geliştirdim ve modernleştirdim. 2007 yılında Profesör oldum.
Yoğun bakım bilim dalımız Avrupa Yoğun Bakım Yeterlilik Kurulu tarafından 2007 yılında eğitim alanında akredite edilmiş Türkiye’den ilk ve tek yoğun bakım ünitesidir.
İç hastalıkları ve yoğun bakım uzmanlığı yanında Hacettepe Üniversitesinde epidemiyoloji yüksek lisansını ve Anadolu Üniversitesi Açık Öğretim Fakültesi sağlık kurumları yöneticiliği önlisans programlarını bitirdim.
Bilim dalımızda pekçok yoğun bakım uzmanı yetişmiştir. Bunların beşi halen Türkiye’nin değişik tıp fakültelerinde öğretim üyesi ve yoğun bakım sorumlusu olarak görev yapmaktadır. Diğerleri de Türkiye’nin değişik illerinde yoğun bakım uzmanı olarak çalışmaktadırlar.
2005 yılında 10 arkadaşım ile Türk Dahili ve Cerrahi Bilimler Yoğun Bakım Derneği’ni kurduk ve 3 yıl boyunca kurucu başkanlığını yürüttüm. Halen yönetim kurulu üyesiyim. Ayrıca 2013 yılında Dünya Yoğun Bakım Dernekleri Federasyonu yönetim kuruluna seçildim. Halen yönetim kurulu üyeliğim devam etmekte.
Bunun yanında Aralık 2011-Ocak 2016 yılları arasında Hacettepe Üniversitesi Erişkin Hastanesi Başhekimliği ve Sağlık Birimleri Yönetim Kurulu Başkan Yardımcılığı görevinde bulundum. Bu sürede yaklaşık 100’ü yoğun bakım yatağı olmak üzere, 800 yataklı ve 2000’in üzerinde personeli olan bir hastanenin sorumluluğunu üstlendim. Bu sürede pekçok yeni birim açtık, mevcut birimleri yeniledik, Uluslararası Birleşik Akreditasyon Komisyonu (Joint Comission International – JCI) tarafından akademik tıp merkezi olarak akredite edildik, hastanenin cihaz parkurunu önemli ölçüde yeniledik ve en önemlisi 83 yataklı bir yoğun bakım ünitesi ile modern bir acil servis inşaatına başladık ve %80’ini tamamladık. Bu kompleks Türkiye ve dünyanın sayılı acil ve yoğun bakım ünitelerinden olacak.
Kurumunuzda görev yapan tüm çalışanlar düşünüldüğünde nasıl bir cinsiyet dağılımı sözkonusu? Tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de ve çalıştığım kurumda esas sorun kadın erkek sayısından çok kadınların üst düzey pozisyonlarda görev almamaları, alamamaları. Bunun 2 nedeni var: hem kadınlar toplumsal ve aile içi rolleri nedeniyle daha üst pozisyonlara gelmek istemiyorlar, hem de kadınlara tanınan fırsatlar daha az. Kadınlar ilk etapta akla gelmiyorlar, fark edilmiyorlar ya da kendilerini erkeklere göre daha fazla ispatlamaları gerekiyor. Çoğu başarılı ve girişken kadın, salt bu nedenle “aşırı hırslı” damgası yiyebiliyor. Maalesef kadınlar da kadınlara bu şekilde muamele yapabiliyor.
Örneğin, yöneticilik dönemimde hastanemde idari personel içerisinde hemşire ve sekreterler çoğunlukla kadın iken, üst düzey yöneticiler arasında erkeklerin oranı kadınlara göre daha fazla idi. Akademik personelde de benzer durum söz konusu idi. Tıp Fakültesi öğrencileri arasında kadın erkek oranı birbirine eşit ve hatta tıp fakültesi araştırma görevlileri arasında kadın cinsiyet sıklığı, erkeklere göre daha fazla olmasına rağmen, doçent ve profesör düzeyinde erkek sayısı kadınlara göre daha fazla…
Buna ek olarak dallara göre dağılımsal farklılıklar var. Cerrahi dalların çoğunda erkek hakimiyeti var. Bazı cerrahi dallarda hiç kadın doktor yok iken kadın doktorların daha çok dahili branşları, girişimsel işlemleri olmayan veya az olan branşları tercih ettiklerini görüyoruz.
Dünyada ABD, Kanada, İngiltere, Fransa ve Avustralya’da tıp fakültelerinde kadın erkek öğrenci sayıları eşit iken, kadın yoğun bakım araştırma görevlisi oranı yaklaşık %30’lar civarına düşüyor. Uzman düzeyinde ise bu oranın örneğin Avustralya’da %16’lara kadar düştüğünü görüyoruz. Avustralya-Yeni Zelanda’da kadınlar yoğun bakım direktörlerinin sadece %10’unu oluşturuyorlar.
Halbuki yapılan araştırmalar, çalışan personel arasında kadın erkek cinsiyetin eşit veya birbirine yakın olması durumunda verimlilik, başarı gibi ölçütlerin daha iyi yönde olduğunu gösteriyor. Bu nedenle de kadınların iş hayatında daha fazla yer almaları gerekiyor.
Orta ve üst düzeyde daha fazla kadın personelin istihdam edilmesi sizce nasıl fark yaratır?
Birkaç ay önce Amerikan Tıp Birliğinin iç hastalıkları dergisinde (JAMA) Harvard’lı araştırmacılar tarafından çok enteresan bir araştırmanın sonuçları makale olarak yayınlandı. Erkek ya da kadın doktorlar tarafından tedavi edilen hastalar arasında ölüm oranı ve tekrar hastaneye yatış sıklığı açısından fark olup olmadığı araştırıldı. Kadın doktorlar tarafından tedavi edilen hastaların, erkek doktorlar tarafından tedavi edilenlere göre daha düşük ölüm hızı ve tekrar yatış oranlarına sahip olduklarını gördüler. Bu sonuç, kadın ve erkek hekimlerin uygulama modellerindeki farklılıkların, hastalar için önemli klinik sonuçlara neden olabileceğini düşündürmekte. Daha önceki çalışmalardan da biliyoruz ki erkek ve kadın doktorlar arasında tıbbi uygulamalarda farklılıklar olabiliyor. Literatür, kadın doktorların erkek doktorlara göre klinik kılavuzlara daha fazla uyduklarını, koruyucu-önleyici yaklaşımı daha sık sağladıklarını, daha hasta merkezli iletişim kullandıklarını, standartlaştırılmış uygulamalarda daha iyi performans gösterdiklerini ve hastalarına daha fazla psikolojik danışma sağladıklarını gösteriyor.
Buna karşın uluslararası klinik uygulama kılavuz yazarlarına bakıldığında yazarların %25’inin kadın olduğu görülüyor. Bu oran yoğun bakım dalında %13 olup, çok daha az. Uluslararası bilimsel dergilerde kadın editör, bilimsel derneklerde kadın başkan veya yönetim kurulu üyesi, bilimsel kongrelerde kadın akademisyen konuşmacı sayısı çok çok az.
Ben, gerek akademik ve hekimlik yaşantım, gerekse de yöneticilik dönemimde kadın akademisyenler, hekimler ve kadın yöneticiler yetişmesine büyük özen gösterdim, teşvik ettim. Ayırımcılık değil sadece motivasyon gerekli. Cinsiyet açısından karma gruplarla çalışmanın daha iyi olduğunu düşünüyorum.
İç hastalıkları anabilim dalı ve özelinde yoğun bakım, genç kadın mezunların çalışmayı hedeflediği, talep ettiği bölümler arasında mı?
İç hastalıkları dalı kadın erkek açısından aşağı yukarı eşit tercih edilen bir dal. Yoğun bakımın Türkiye’de bir bilim dalı olarak kabul edilmesi çok yeni… Yoğun bakımın resmi bir uzmanlık eğitim alanı olmasının yaklaşık 4 yıllık bir geçmişi var. O nedenle henüz yoğun bakım uzman sayısı az. Ancak gözlemlediğimiz kadarıyla kadın erkek dağılımı benzer gibi. O nedenle kadın cinsiyetin ilgisi var diyebilirim ve bu çok memnun edici bir durum. Avrupa ve Amerikalı meslektaşlarımızla görüş alışverişi yaptığımız ortamlarda, gelişmiş ülkelerde kadınların yoğun bakıma ilgilerinin az olduğunu ancak son yıllarda çalışma saatlerinde yapılan olumlu kısıtlamalar ve düzenlemeler sayesinde kadın yoğun bakım uzmanı doktor sayısının giderek arttığını söylüyorlar.
Sağlık sektöründe kadın çalışan istihdamını arttırmak yönünde alınabilecek tedbirler sizce neler olabilir?
Özendirmek, teşvik etmek, rol modeli ve akıl hocası olmak önemli. Yani belli bir alanda kadın rol modelleri varsa o sektörde kadınların sayısı artmaya başlıyor. Yoğun bakım alanında da ben birçok kadın yoğun bakım uzmanı için rol modeli olmaya çalıştım. Tüm kadınlar da bunu kendi alanlarında yapmalılar.
Diğer önemli husus da iş yükü ve çalışma saatleri. Örneğin Fransız meslektaşlarımız Fransa’da yoğun bakım çalışma saatleri azaltılınca kadınların haftada daha çok “off” verebildiklerinden ev ve çocuklarına daha fazla zaman ayırabildiklerini ve bu nedenle yoğun bakımın daha cazip hale geldiğini söylüyorlar.
Sağlık sektöründe (hastanelerin yoğun bakım üniteleri özelinde) çalışan kadınlar için dezavantajlı olduğunu düşündüğünüz hususlar neler?
Yoğun bakım başta olmak üzere sağlık hizmetinde en önemli dezavantaj nöbetlerdir. Sağlık 7/24 kesintisiz ve sürekli yüksek kalitede sunulması gereken bir hizmet sektörüdür. Bu unsur, yoğun bakım için çok daha önemli. Bu nedenle de sağlıkta ve yoğun bakım gibi zor branşlarda çok sayıda nitelikli personel istihdamı ve iş yükünün paylaşılması, “off” günlerinin olması lüks olarak görülmemelidir.
Çalışma hayatınızda cinsiyetçi yaklaşımlara tanık oluyor musunuz?
Maalesef oluyor. Kendim çok önemli olaylar yaşamadım ama tıp öğrenciliğim ve araştırma görevliliğim sırasında kadınların bazı bölümlere kabul edilmediğine şahit olmuştum. Bir keresinde de rahmetli bir hocamız bir konuyu iletmek için başasistan gelsin demiş. O dönemde ben de diğer 2 erkek başasistanla birlikte başasistandım ama sonra hoca erkek başasistan gelsin deyince üzülmüştüm.
Motivasyon kaynaklarınız neler?
En önemli motivasyon kaynağım ailem. Küçük bir ailem var ama aileme çok düşkünüm. En büyük destekçim eşim de başarılı bir tıp doktoru ve profesör. İki çocuğum ise neşe kaynağım. Bunun dışında çalışmayı çok seviyorum. Boş duramıyorum. Son yıllarda spora ağırlık vermeye başladım. Koşuyorum ve yarı maraton koşmak gibi bir hedefim de var.
Çalışma hayatında/sanatta hayranlıkla takip ettiğiniz kadınlar kimlerdir? Beğenme nedenlerinizle kısaca ifade eder misiniz?
Benim en çok hayran olduğum ve özlemle andığım kadın hayatıma ilk giren kadın olan rahmetli annemdir. Çok güçlü bir kadındı ve maalesef erken sayılabilecek bir yaşta kaybettim. Ama mesleğinde, işinde önemli yerlere gelmiş tüm kadınları çok takdir ederim. Çocukluğumda ünlü kadın doktor ve bilim insanlarının hayatlarını okurdum, hatta dergi ve gazetelerden yaşam öykülerini keserek oluşturduğum ufak bir kolleksiyonum da olmuştu. Ek olarak Facebook COO’su Sheryl Sandberg’i de beğeniyorum. Herkese kendisinin dilimize “sınırları zorlamak” başlığı ile çevrilen kitabını okumalarını tavsiye ederim.
Kişisel ve çalışma hayatınızda, bu yıl hayata geçirmeyi düşündüğünüz hedefleriniz neler?
Bu yıl ile sınırlayamam ancak öğretim üyeliğimde geldiğim kıdem ve pozisyonum gereği artık eğitime ve araştırmaya daha çok zaman ve emek harcamayı düşünüyorum. Çok sayıda nitelikli yoğun bakım uzmanı yetiştirmek ve alanımla ilgili bir kitap yazmayı düşünüyorum. Ülkemizde genellikle uluslararası tıp kitaplarına bağımlıyız. Artık daha fazla milli kitap yazmalıyız.
Sağlık sektöründe kariyer yapmak isteyen genç kadınlara vermek istediğiniz mesajlar neler?
Söyleyeceğim üç şey var. Sheryl Sandberg’in ifadesi ile “sınırlarını zorlamaları” veya diğer bir ifade ile “masaya oturmaları”; bu konuda kültürel değişikliği bizzat başlatmaları ve özellikle kadınların kadınları daha çok desteklemeleri. Gerisi gelecektir.