00

“Yapılan araştırmalar, biyoçeşitlilik genel olarak azaldıkça insanlara bulaşan hastalıklara ev sahipliği yaptığı bilinen türlerin popülasyonlarının arttığını ve kentsel alanlarda da artışın dikkat çekici olduğunu gösteriyor”

Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr. Cavit Işık, Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Derneğinin 2024 yılında düzenlenen (KLİMİK) XXIV. Türk Klinik Mikrobiyoloji ve İnfeksiyon Hastalıkları Kongresi dolayısıyla hazırlanan Kongre kitabında yayımlanan makalesinde pandemilere yol açan nedenlere ilişkin bilgiler verdi. Doç. Dr. Cavit Işık şunları kaydetti:

“Virüslerin yüzde 80’inin, bakterilerin yüzde 50’sinin, mantarların yüzde 40’ının, protozoaların yüzde 70’inin ve insanları infekte eden helmintlerin yüzde 95’inin zoonotik kökeni bulunmaktadır. Bu etkenlerin rezervuarlarının yüzde 80’i memelilerdir. Çiftlik hayvanları ve evcil hayvanlarında görülen 1000 civarında patojenin yüzde 50’si de zoonotik özelliktedir”

“Günümüzde 1940 yılından bu yana saptanan yeni infeksiyonlarının yüzde 60’ının zoonotik infeksiyonlar olduğunu ve bu yeni infeksiyon hastalıklarına neden olan mikroorganizmaların yüzde 72’sinin yaban yaşamı kaynaklı olduğunu biliyoruz. Bu açıdan pandemiler zoonotik hastalıklara yaklaşımı ve Tek Sağlık bakış açısını meselenin odağına yerleştiriyor. Virüslerin yüzde 80’inin, bakterilerin yüzde 50’sinin, mantarların yüzde 40’ının, protozoaların yüzde 70’inin ve insanları infekte eden helmintlerin yüzde 95’inin zoonotik kökeni olduğu, bu etkenlerin rezervuarlarının yüzde 80’inin memeliler olduğu, çiftlik hayvanları ve evcil hayvanlarında görülen 1000 civarında patojenin yüzde 50’sinin de zoonotik özellikte olduğu düşünüldüğünde bu odak açık olarak görülebiliyor. Etken özellikleri ve bu etkenlerin çevresel koşulların değişiminden ve ekosistemlerin tahribatından etkilenmeleri pandemi açısından göz önünde bulundurulması gereken bir diğer faktörler grubunu oluşturuyor.

Ekosistemlerin Tahribatı ile Pandemi İlişkisi

“Ekosistemlerin tahribinin pandemiler açısından kritik öneminin, özellikle ‘biyoçeşitlilik kaybı’ ile ilişkili olduğunu görüyoruz. Biyoçeşitlilik kaybı, başta ormanların tahrip edilmesiyle yaşanan ormansızlaşma, arazi kullanımı ile ilgili değişiklikler olmak üzere bir dizi çevre müdahaleleri sonucu ortaya çıkan ve gezegenin en büyük tehditlerinden biri”

Yaban yaşamını olumsuz etkileyen ve insan-yaban temasını arttırabilen etkinlikler, kirlilik ve tahribatlar, neredeyse üçte ikisi yaban yaşam kaynaklı olan yeni zoonotik infeksiyon etkenleri açısından riski arttıran bir tablonun ortaya çıkmasına neden olma potansiyeline sahip. Stanford Üniversitesindeki araştırmacılar tarafından yayımlanan bir araştırmaya göre, Uganda’daki ormansızlaşma ve habitat parçalanması, primatlar ve insanlar arasındaki doğrudan karşılaşmaları arttırıyor. Ekosistemlerin tahribinin pandemiler açısından kritik öneminin, özellikle ‘biyoçeşitlilik kaybı’ ile ilişkili olduğunu görüyoruz. Biyoçeşitlilik kaybı, başta ormanların tahrip edilmesiyle yaşanan ormansızlaşma, arazi kullanımı ile ilgili değişiklikler olmak üzere bir dizi çevre müdahaleleri sonucu ortaya çıkan ve gezegenin en büyük tehditlerinden biri. Genellikle yok olan türlerin yerini bazıları ‘istilacı türler’ olarak adlandırılan yeni türlerin alması söz konusu ve yapılan araştırmalar bu türlerin, insanlara yayılabilen patojenlere ev sahipliği yapan türler olma eğiliminde olduğunu gösteriyor.

Biyoçeşitlilik Azaldıkça Hastalık Artıyor

Yapılan araştırmalar, biyoçeşitlilik genel olarak azaldıkça insanlara bulaşan hastalıklara ev sahipliği yaptığı bilinen türlerin popülasyonlarının arttığını ve kentsel alanlarda da artışın dikkat çekici olduğu gösteriyor. Bu araştırmalardan bazılarında Afrika’daki bazı ülkelerde yaşanan Ebola salgınlarının köklerinin sadece hastalıkta değil, aynı zamanda ormansızlaşma, madencilik, siyasi istikrarsızlıkta da aranması gerektiği belirtiliyor.

Bu noktada birçok zoonotik hastalık için yaban hayatı ve insan enfeksiyonları arasında epidemiyolojik bir köprü işlevi üstlenen hayvancılık faaliyetlerini de gözden kaçırmamak gerekmektedir.

Endüstriyel Hayvancılık Faaliyetleri

Endüstriyel hayvancılık faaliyetleri bu açıdan pandemi meselesinde ayrıntılı ele alınması gereken başlıklardandır. Bu noktada etkili olan üç faktöre vurgu yapılmaktadır Artan et tüketimi talebi, artan talebe bağlı olarak yoğun hayvan üretim sistemlerinin genişlemesi (Tavukların yüzde 81’i bu yöntemle üretiliyor), bu genişlemeye bağlı olarak artan arazi kullanımının doğal habitatları ve yaban yaşamını tahribi. Bu etkilere örnek olarak Malezya’da 1997’de virüsün doğal rezervuarı olan meyve yarasalarının uğrak yeri olan bir bölgede büyük domuz çiftlikleri kurulması sonrasında ortaya çıkan Nipah virüsü vakaları gösterilebilir. Ayrıca yaban hayvan eti tüketiminin de zoonotik etkenlerin yayılımında rolü olduğu ve dünya genelinde ortalama 150 milyon hanenin yılda en az bir kez yaban hayvan eti tükettiği bildirilmektedir. Ek olarak yaban hayvan ticareti de zonotik yayılımlar açısından risk oluşturmakta ve özellikle yasadışı yaban hayatı ticaretinin izlenmesi ve uygulanmasına odaklanılması gerektiği belirtilmektedir.

İklim Değişikliği de Pandemi Riskini Artırıyor

“Sıcak dalgalarının su kaynaklı hastalıkları arttıracağı, fırtına ve sellerin aralarında leptosirosis, kolera, tifo ve deri hastalıkları da olmak üzere birçok etken hastalığı arttıracağı, sıcaklık ve yağış değişkenliklerinin özellikle insanlar arası temas biçimlerini etkileyerek virüs bulaşıcılığında değişiklilere neden olabileceği belirtilmektedir”

İklim değişikliği de pandemilerin sıklaşmasına dair riskli zemini arttıran faktörler arasında yer almaktadır. Kapsamlı bir metaanaliz çalışması iklim değişikliğinin bilinen patojenleri yüzde 58 oranında arttıracağına işaret etmektedir. Sıcak dalgalarının su kaynaklı hastalıkları arttıracağı, fırtına ve sellerin aralarında leptosirosis, kolera, tifo ve deri hastalıkları da olmak üzere birçok etken hastalığı arttıracağı, sıcaklık ve yağış değişkenliklerinin özellikle insanlar arası temas biçimlerini etkileyerek virüs bulaşıcılığında değişiklilere neden olabileceği belirtilmektedir. İklim değişikliğinin etkileriyle aşırı hava olaylarındaki artış, doğal afetleri de sıklaştırabilmektedir. Sıklaşan doğal afetler infeksiyon etkenlerini birçok yönüyle etkilemekte ve kırılganlığı arttırmaktadır. Ortaya çıkan tehditlerin hızlı yayılımında kentleşme dinamikleri, nüfus hareketliliği, seyahat ve ticaret ağlarının ve bazı ekonomi politik faaliyetlerin etkili faktörler olarak anılmaktadır. Avrupa Hastalık Kontrol Merkezi salgın verilerine dayanan bir çalışmada infeksiyon tehditlerinin temel olarak 17 belirleyicisi tespit edilmiş ve bu belirleyiciler üç ana grupta sınıflandırılmıştır. Bu gruplar: Küreselleşme ve çevre, sosyodemografi ve halk sağlığı sistemleridir. Bu çalışmada yapılan analizde infeksiyon tehditlerin ilk beş belirleyicisi seyahat ve turizm, gıda ve su kalitesi, doğal çevre, küresel ticaret ve iklim olmuştur. Bu belirleyicilerin de dikkatle izlenmesi ve bu belirleyiciler için de bir dijital sürveyans sistemi kurulması önerilmektedir. Farklı değerlendirmelerde de ‘şeytan üçlüsü’ olarak adlandırılan ‘türlerin aşırı istismarı, habitat parçalanması ve tahribi, yabancı türlerin istilasını’ nedenler ‘uluslararası seyahat, küreselleşme ve iklim değişikliği’ ile ‘Vahşi Altılı’ olarak adlandırılmaktadır.

“İklim değişikliği de pandemilerin sıklaşmasına dair riskli zemini arttıran faktörler arasında yer almaktadır. Kapsamlı bir metaanaliz çalışması iklim değişikliğinin bilinen patojenleri yüzde 58 oranında arttıracağına işaret etmektedir”

Pandemiler Sıklaşacak

Özetle giderek sıklaşması beklenen pandemiler birçok faktörün etkisiyle sağlık sistemlerinin gündemindedir. Başlıca beş faktörün bu süreçte öne çıktığını görüyoruz: Faunal çeşitlilik, iklim koşulları, hayvancılık üretim sistemleri, nüfusu dağılımı ve yoğunlukları, ticaret ve seyahat ağları. Bu nedenle pandemiye yol açan nedenleri sadece biyolojik etkenler bazında değil daha geniş ve kapsayıcı bir yaklaşımla ele almak gerektirmektedir. Önümüzdeki on yıllarda sağlık sistemlerini bekleyen zorluklardan biri de bu yaklaşımların eksikliği olacaktır.”

“Faunal çeşitlilik, iklim koşulları, hayvancılık üretim sistemleri, nüfusu dağılımı ve yoğunlukları, ticaret ve seyahat ağlar nedeniyle pandemilerin giderek sıklaşması bekleniyor. Bu nedenle pandemiye yol açan nedenleri sadece biyolojik etkenler bazında değil daha geniş ve kapsayıcı bir yaklaşımla ele almak gerektirmektedir”