Johnson & Johnson Medical Türkiye Pazar Erişim Müdürü Ferda Bayşu
Sizi tanıyabilir miyiz?
2012 yılından bu yana Johnson & Johnson Medical Türkiye bünyesinde Pazar Erişim Müdürü olarak görev yapmaktayım.
İstanbul merkezli şirketlerin Ankara ekipleri, daha çok devletle temasın sağlandığı, kamuyla ilişkilerin yürütüldüğü yerdir. Ben de Ankara merkezli çalışıyorum ve sorumlulukların arasında kurumsal ilişkiler, geri ödeme ve sağlık ekonomisi, devlet ihaleleri ve ihale süreçleri yer alıyor.
Görevinizin stresli olduğunu düşündüğünüz yanları neler?
Global olarak “stres çağı” yaşıyoruz. Hangi meslek dalı olursa olsun, stresten arınmış bir sektör yok diyebiliriz. Medikal sektöründe de zamana karşı yarışılan anlar ve bürokrasi kaynaklı durumlar kimi zaman bizleri zorlayabiliyor. Burada önemli olan stresin ve bu zorlayıcıların yönetilebilmesi. Çalıştığınız kuruma inandığınız ve çalışma ortamını sevdiğiniz, planlı ve programlı olduğunuz sürece zorluklardan daha az etkilenip beklenmeyen durumları daha rahat yönetebiliyorsunuz. Ayrıca; ekibinizin yetkinliği ve grup dinamiğine yatkınlığı, herkesin fikir, öneri ve deneyimlerine açık olmanız da stres yönetiminde çok etkin. Ben de, günlük stresleri, ekip arkadaşlarım ile beraber yarattığımız pozitif sinerji ile yönetmeye çalışıyorum. Tabii burada, Johnson & Johnson gibi köklü, kurumsal, değerlerine ve çalışanlarına bağlı ve destek olan bir şirkette çalışıyor olmanın da etkisi yadsınamaz.
Rutin bir çalışma haftanız veya bir iş gününüz nasıl geçiyor?
Günlerim ‘son sürat geçiyor’ demek abartılı olmayacak. Güne oldukça erken başlıyorum; böylelikle iş rutinim de erken başlıyor. Resmi gazete takibi ve sektörle alakalı tüm kamusal gelişmelerin takibi, basın ve gündemin izlenmesi, raporlar, e-postalar, kurumiçi görevler, kişisel mesleki gelişimimle ilgili faaliyetlerim, toplantılar, konferanslar, STK çalışmalarım, ekip toplantıları ve tabii ki havalimanları vazgeçilmezlerim. Şirket yönetim toplantıları, ekip toplantıları, işe alım görüşmeleri, eğitimler gibi amaçlar ile Ankara-İstanbul arasında mekik dokuyorum. Aynı zamanda Sağlık Gereçleri Üreticileri ve Temsilcileri Derneği’nin (SADER) Yönetim Kurulu Genel Sekreterliğini yürütüyorum.
Evliyim ve 10 yaşında bir kızım var; işle alakalı mesaimin ardından çalışma tempom tüm hızı ile evde de devam ediyor ve zamanımın geri kalanı aile düzenime ayırıyorum. Aile huzurunun her türlü huzur ve motivasyonun temeli olduğuna inandığım için, birincil önceliğimde onlar geliyor açıkçası.
Global bir firmada görev yapıyorsunuz… Firmanızın ülkelere (kültürlere – cinsiyetlere) göre değişen farklı uygulamaları var mı?
Firmamız dünya üzerinde 60 ülkede yaklaşık 125.000 çalışanı ile pek çok farklı kültürü bünyesinde barındırıyor. Firmamızın kültürünü oluşturan ve 1943’ten beri rehberimiz olan ‘Andımız’ gereği, her çalışanın kendi değerlerine saygı duyuluyor ve buna bağlı olarak değerlere özel esnek uygulamalar sunuluyor. Bunun dışında J&J için kadın lehine pozitif ayırımcı bir şirket diyebiliriz. Her ülkede Women Leadership Initiative (WLI) adı altında topluluklarla kadın liderlerin gelişimine katkı sağlayan programlarımız var.
Mesleğinizi Batılı bir ülkede icra etmekle Türkiye’de icra etmek arasında nasıl farklılıklar var?
Medikal sektörü global bir sektör. İnsan her yerde insan, hasta her yerde hasta ve tedavi her yerde tedavi. Bireysel olarak, eğer mesleki yetkinliğiniz varsa, globalleşmeye bağlı olarak her ülkenin medikal sektöründe yer alabilirsiniz. Diğer taraftan, nasıl ki ülkelerin kültürleri, yönetim sistemleri birbirlerinden farklılık gösteriyorsa; aynı şekilde bürokrasileri de farklılık gösteriyor. Bunu Türkiye- Batılı ülkeler anlamında da söylemiyorum; Almanya ile Fransa bürokrasisi bile birbirinden farklı işliyor. Tüm dünya üzerinde ortak ideal bir sistemin bulunması elbette mümkün değil. Her ne kadar iletişim olanaklarının bu denli gelişmesi ve haliyle etkileşimin bu denli artması, belli noktalarda iş yapışlarda benzerlikler oluşmasına sebep oluyorsa da; yine de her ülkenin kendine özgü bir sistemi ve o sistemin işleyişi var. Türkiye’ de sağlık sektöründe son dönemde yaşanılan yadsınamaz pozitif gelişmeler olduğunu belirtmekle birlikte, sık değişen regülasyon ve yasalara uyum sağlamanın her zaman çok kolay olmadığını da eklemek lazım.
Orta ve üst düzeyde daha fazla kadın personelin istihdam edilmesi sizce nasıl fark yaratır?
Elbette istisnalar var ama; kadınların bir işi sahiplenmede bir erkek çalışandan daha fazla çaba sarf edip, daha dikkatli olduklarına inanıyorum. Aynı zamanda öğreticilik, eğiticilik yönleri erkeklere göre daha gelişkin. Bir eksiklik, bir hata gördüklerinde daha müdahaleciler. Yeni durumlara ve değişimlere kadınlar çok daha süretle uyum sağlayabiliyorlar. Bir ekip çalışanını heveslendirme ve teşvik etme yeteneği, kadın yöneticide erkek yöneticilere oranla bence daha gelişmiş durumda. Yaratıcılık anlamında da kadınları daha yetkin buluyorum, kadınlar gözlem yeteneklerini iş yaşamında çok daha başarılı bir biçimde kullanabiliyorlar. Çalışanlarıyla iletişim kurarken kadının sağladığı başarı daha iyi bir yönetici olmasında olumlu bir etki yapıyor. Kadının problem çözebilmedeki başarısı, bir yönetici olarak erkekten daha başarılı olmasını sağlıyor. Kriz yönetiminde de erkek yöneticilere oranla proaktif olduğumuz bir gerçek.
Çalışma Hayatınızda Motivasyon Kaynaklarınız Neler?
Çalışma hayatında öğrenmek, daha iyiyi yapmak isteği en büyük motivasyonlarım. Bir insanın hayatındaki en anlamlı motivasyonun ‘ANNE’ olduğunu düşünüyorum.
Çalışma hayatında hayranlıkla takip ettiğiniz kadınlar kimlerdir?
Ümit Boyner ve Betül Mardin hayranlıkla takip ettiğim ve cesur yaklaşımları, girişimleri, kadın işbirlikleri, inançları, çalışkanlıkları ve yaşama hızları anlamında gıpta ettiğim isimlerdir.
Sektörünüzde kariyer yapmak isteyen genç kadınlara vermek istediğiniz mesajlar neler?
Kadın – erkek farketmeksizin cevaplamak istiyorum. Günümüzde küresel vizyon çok önemli, bulundukları dünyaya küçük bir pencereden bakıyor olmak; veya sadece maddi imkanları düşünmek doğru değil. İş alemlerini sadece çalıştıkları departmanla sınırlandırmadan, şirketin bütününü, diğer şirketleri, hedef kitleyi, sektörü, ülkeyi, dünyayı düşünmeliler, takip etmeliler. Klasik ama geçerli bir tavsiye olarak: ekonominin aktığı yere doğru çok dil öğrenmek gerçekten çok önemli. Dünyanın her yeriyle iş iletişimi kurabilecek seviyede temel dillerden edinmek olmazsa olmaz.
İş hayatına ilk atıldığınızda tek başınasınızdır, ancak bir süre sonra kariyer basamaklarını çıkma zamanı geldiğinde, bireyleri kıymetli yapan şeylerden biri de ekip çalışması ve ilişki ağıdır. Bu yüzden, güvenilir ve uyumlu olmak, iç ve dış çevrede pozitif ve etkin bir ilişkiler ağını olması kariyer için gerekliliklerdir. Sektör dinamikleri stabil değil; buna bağlı olarak çalışanların esnek, yaratıcı, olumlu, cesur ve her türlü koşula hazırlıklı olmaları gerçekten oldukça önemli.