“DÜNYA SAĞLIK ÖRGÜTÜNE ÜYE ÜLKELERİN YÜZDE 70’İNDE SAĞLIK ÇALIŞANLARI İÇİN ULUSAL İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ PLANLARI NE YAZIK Kİ YOK”
Halk Sağlığı Uzmanları Derneği (HASUDER) İş Sağlığı Çalışma Grubu Üyesi Dr. Elif Altundaş, TTB tarafından düzenlenen Covid-19 ve Sağlık Çalışanlarının Sağlığı Sempozyumunda şunları kaydetti:
“Covid-19 pandemisi dolayısıyla Amerika Birleşik Devletleri’nde yaşamını yitiren sağlık çalışanları ile ilgili yapılan düzenli izlem çalışmaları çok fazla veri sunuyor. Orada da bizim ülkemizde olduğu gibi resmi kurumlar tarafından yapılan açıklamalarla yine izleme katkı koyan unsurların yaptığı açıklamalar arasında fark var. 3 Mart 2021 itibariyle 3500 üzerinde sağlık çalışanının yaşamını yitirdiği belirtiliyor. Ölen sağlık çalışanlarının çok önemli bir bölümü, üçte ikisinden fazlası, beyaz değil ve önemli bir bölümünün üçte birini hemşireler ikinci sırada da klinik destek personeli teşkil ediyor. Arkasından hekimler geliyor ve yaşamını getiren sağlık çalışanlarının ne yazık ki yüzde 44’ü hastane çalışanları… Yaşamını yitiren sağlık çalışanları bu sürecin öncesinde yakınlarına kişisel koruyucu donanımlar konusundaki endişelerinden, bu donanımlara erişim ve kullanım teminiyle ilgili yaşadıkları sorunlardan bahsetmişler. Dolayısıyla pandemi tüm ülkelerde eşitsizliklerin daha derin, daha belirgin hissedildiği ülkelerde daha yıkıcı etkiler sergilemeye devam ediyor.”
“AMERİKA’DA 3 MART 2021 İTİBARİYLE 3500 ÜZERİNDE SAĞLIK ÇALIŞANININ YAŞAMINI YİTİRDİĞİ BELİRTİLİYOR. ÖLEN SAĞLIK ÇALIŞANLARININ ÇOK ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜ, ÜÇTE İKİSİNDEN FAZLASI, BEYAZ DEĞİL VE ÖNEMLİ BİR BÖLÜMÜNÜN ÜÇTE BİRİNİ HEMŞİRELER İKİNCİ SIRADA DA KLİNİK DESTEK PERSONELİ TEŞKİL EDİYOR”
İş Sağlığı ve Güvenliği Planı
Türkiye’de yasal düzenlemelere ilişkin bilgi veren Altundaş şöyle konuştu:
“Dünya Sağlık Örgütüne üye ülkelere bakıldığı zaman bu ülkelerin yüzde 27’sinde sağlık çalışanları için ulusal iş sağlığı ve güvenliği planlarının olduğu görülüyor. Yani Dünya Sağlık Örgütüne üye ülkelerin yüzde 70’inde sağlık çalışanları için ulusal iş sağlığı ve güvenliği planları ne yazık ki yok. Peki ülkemizdeki durum ne? Ülkemizdeki durum biliyorsunuz bizim biricik İş Sağlığı Güvenliği Kanunumuz var, çokça eleştirdiğimiz, çokça eksiği olduğunu bildiğiniz ve değerlendirdiğimiz… Ülkemizdeki ilk Kanun bu alandaki. Bu Kanunda 28 Temmuz 2020 tarihinde daha önce gerçekleştirilen bir erteleme yine bir Kanun teklifi ile birlikte yeniden yapıldı. Bugünü baz aldığımızda aslında pandeminin ortaları denebilecek bir süreçte yapıldı. Bizim açımızdan önemi ne? Kamu sağlık kuruluşları açısından önemi şöyle: Bu maddeye göre kamuya ait işyerlerinde iş güvenliği uzmanı ve işyeri hekimi görevlendirme yükümlülüğü bir kez daha 2024 yılına ertelendi. Bu çok önemli bir nokta çünkü eğer gerekli yeterli iş sağlığı ve güvenliği profesyonellerinden yoksunsanız bu alanda hizmet üretebilme şansına da sahip olamazsınız. Dolayısıyla bu bizim için çok önemli bir nokta! Bize neler kaybettiriyor bunlardan bahsetmek istiyorum…
“KAMUYA AİT İŞYERLERİNDE İŞ GÜVENLİĞİ UZMANI VE İŞYERİ HEKİMİ GÖREVLENDİRME YÜKÜMLÜLÜĞÜ BİR KEZ DAHA 2024 YILINA ERTELENDİ. BU ÇOK ÖNEMLİ BİR NOKTA ÇÜNKÜ EĞER GEREKLİ YETERLİ İŞ SAĞLIĞI VE GÜVENLİĞİ PROFESYONELLERİNDEN YOKSUNSANIZ BU ALANDA HİZMET ÜRETEBİLME ŞANSINA DA SAHİP OLAMAZSINIZ
Yataklı Tedavi Kurumları Çok Tehlikeli Sınıfta
Tıpkı maden iş kolu söz konusu olduğu gibi yataklı tedavi kurumları çok tehlikeli sınıfta yer alıyor…. Dolayısıyla çok tehlikeli sınıfta istihdam edilmesi gereken iş sağlığı profesyonellerinin sayı ve çalışma sürelerinin de bununla uyumlu olması gerekiyor. Ancak biraz önce sözünü ettiğimiz erteleme ve öteleme bu konuda bizi, iş sağlığı profesyonellerinden yoksun kılıyor. Örneğin 750 çalışanı olan küçük ölçekli bir hastane için istihdam edilmesi gereken en az bir tam zamanlı işyeri hekimi olması gerekirken iş güvenliği uzmanı sayısının olağan koşullarda 3 olması gerekiyor. Yasal düzenlemeler ve bunların uygulamaları aslında iş sağlığı güvenliği hizmetlerinin garantisi, iş sağlığı güvenliği hizmetlerinin sürdürülmesi için üretilebilmesi için olmazsa olmaz. Dolayısıyla bunun yokluğunda biz neden mahrum kalıyoruz? Sağlık çalışanlarının gözetimi dediğimiz zaman işe giriş muayeneleri ile başlayan uygun işe yerleştirme, aralıklı kontrol muayeneleri, iş kazası, meslek hastalığı, uzun süreli hastalık sonrası işe dönüş muayenesi ve bunların sonrasında yine uygun işe yerleştirme, özellikli grupların incinebilir grupların, kronik hastalığı olanların, engellilerin izlem ve gözetimi, sağlık çalışanlarının bağışıklanması, sağlık eğitimi ve sağlığı geliştirme faaliyetlerinin bütünüyle bunlardan yoksun kalma ya da en azından bunların sekteye uğramasından ne yazık ki bahsetmek zorundayız.
Hastanelerde Çalışma Ortamı Gözetimi
Yine hastanelerde çalışma ortamı gözetimi söz konusu olduğunda risk değerlendirmesi, kişisel maruziyet ve ortam ölçümleri, risklerin kontrol hiyerarşisine göre alınacak önlemler, ISG eğitimleri, sağlığı geliştiren işyerleri ve çalışma ortamlarına ulaşmak doğrultusundaki çabaları büyük ölçüde örgütleyen, bu konuda çalışmalar yürüten iş güvenliği uzmanlarının olmadığı koşullarda da bu çalışma ortamı gözetiminin yine en iyi niyetli yaklaşımla eksik kalacağından bahsetmek durumundayız.
Risklerin Kontrol Hiyerarşisi
Bu noktada risklerin kontrol hiyerarşisinden bahsetmek istiyorum: Herhangi bir çalışma ortamında mesleki risklerin, tehlikelerin önlenmesinde nasıl bir kontrol hiyerarşisi olması gerektiğini bize tanımlayan, bilimsel yöntemlerle ortaya konulmuş bir diyagram. En tepede eliminasyon yer alıyor. Tehlikeyi fiziksel olarak ortadan kaldırmak, arkasından tehlikeli maddeyi tehlikeli olmayanla değiştirmek, üçüncü sırada mühendislik önlemler tabi ki en etkiliden en az etkiliye doğru gidiyor, arkasından yönetsel önlemler. Yani kişilerin çalışma şekillerinin örneğin değiştirilmesi ve son basamakta da kişisel koruyucu donanımlardan en az etkili basamak olarak bahsediliyor.
Hastanelerin Havalandırma Koşulları
Bunu Covid-19’a uyarladığımız evden çalışma, evde kalma, riskli gruplar için kırılgan gruplar için bunların sağlanması… Yer değiştirmek için çok iyi bir örneğimiz yok. Ama mühendislik önlemler söz konusu olduğunda buradaki biyolojik numune alma kabini gibi bariyerlerin oluşturulması ya da negatif basınçlı odaların varlığı yine sosyal mesafe bariyerleri ön plana çıkan uygulamalar olarak karşımıza geldi. Ama biz bu süreçte kendimizi bariyer haline getirerek aslında risklerden ve tehlikelerden korunmak durumunda da kaldık. Mühendislik önlemler içerisinde özellikle hastanelerin sağlık kurum ve kuruluşlarının fiziksel koşulları büyük önem taşıyor. Havalandırma koşulları büyük önem taşıyor. Bunun arkasından yönetsel önlemlerden edecek olursak kişilerin çalışma şekillerinin değiştirilmesi doğrultusunda bu dönem bir dizi müdahalelerde bulunuldu. Ama biliyoruz ki özellikle sağlık çalışanlarının sayı ve dağılımlarının sınırlı olduğu bir dönemde bunu gerçekleştirmek çok da mümkün değildi. Çalışma sahiplerine azaltmak önerilirken biz çoğu kez uzayan çalışma sürelerinin altında ezildik. Ne yazık ki izin ya da istifa hakkının bu dönemde engellenmesi bir diğer problem olarak karşımıza çıktı.”