KalDer Yönetim Kurulu Başkanı Buket Eminoğlu Pilavcı, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.
“Sağlık sektörü, kadın istihdamının en fazla olduğu alanlardan biri. Yaklaşık oran yüzde 60. Ancak üst yönetimde yer alan kadın oranı yüzde 10’u bulmuyor!”
“Türkiye’de kadınların iş gücüne katılımı Avrupa Birliği ülkelerinin üçte biri kadar! Bu kadınlarımızın da yüzde 40’ından fazlası tarım sektöründe”
“100 kadından sadece yüzde 13’ü işveren konumunda. İşgücü dışında kalan kadınlar ise genellikle evde oturuyor. Ve bu tablo kentlerde de kırsalda da değişmiyor. Halen daha 4 milyonu aşkın kadınımız okuma yazma bilmiyor”
Türkiye sağlık sektörünün kadın liderleri arasındasınız. Türkiye Kalite Derneği (KalDer) Yönetim Kurulu Başkanlığı göreviniz tanınırlığınızı daha da pekiştirdi. Sağlık sektöründeki tecrübeniz KalDer’deki yönetim anlayışınıza neler kattı?
Türkiye Kalite Derneği (KalDer) “mükemmelliği” yaşamın her alanına yaymak gayesiyle kurulan bir sivil toplum kuruluşu. Çeyrek asrı aşkın süredir kamu ve kuruluşlara EFQM Mükemmellik Modeli ile ilgili eğitimler vermekte, kıyaslama çalışmaları yapmaktadır. Ve gururla söylemeliyim ki KalDer benim hayatımın önemli kilometre taşlarından biridir.
Geçmiş dönemde Kadıköy Şifa Hastanesi olarak EFQM Mükemmellik Modeli kapsamında yaptığımız çalışmaların bana, yaptığım işe ve sağlık sektörüne hatta paydaşlarımıza çok önemli katkılarının olduğunu düşünüyorum. Biz o dönem KalDer ile uzun bir mükemmellik yolculuğuna çıktık. Ben ve ekibim ortak bir akılla hedefe kilitlendik. Bu yapıda gördük ki lider değişse de sisteme farklı yapılar, insanlar dahil olsa da yolculuk sizi adım adım taşıdığınız değere götürüyor. Yani bu süreçte oklar hep ileriye gidiyor. Ne mutlu ki ekibimle Türkiye Mükemmellik Ödülünü aldık. Bu model bize o dönem çok şey öğretti. Elbette benim bireysel olarak sağlık sektöründeki deneyim ve tecrübelerim de KalDer’i pozitif anlamda etkilemiştir.
Sağlık her ne kadar iş dünyası içerisinde bir sektör olarak tanımlansa da insani değerlerin daha yoğun hissedildiği bir alan. Ve bu sektörde iletişim her şey. Duygusal zekânın kadına verdiği güç, iletişimin yoğun olduğu bu sektörde çok işe yarayan bir beceri. Uzun yıllar sektörde kazandığım tecrübe ve deneyimler her sektörü tek çatı altında buluşturmayı başaran KalDer başkanlığı için önemli bir avantaja dönüştü.
Türkiye sağlık sektöründe faaliyet gösteren kadın liderlerin ortak özellikleri sizce neler? Niteliksel ve sayısal anlamda artmaları hangi hususlara bağlı olabilir?
Sağlık sektörü, kadın istihdamının en fazla olduğu alanlardan biri. Yaklaşık oran yüzde 60. Ancak üst yönetimde yer alan kadın oranı (yüzde 10’u bulmuyor) aynı seviyede memnuniyet verici değil ne yazık ki. Dileğimiz elbette artması yönünde. Bütünsel bakış açılarını, duygusal zekâlarını, iletişim becerilerini ortak payda olarak görüyorum. Niteliksel ve sayısal anlamdaki artışı tek bir nedene bağlamak güç, doğru da olmaz elbette. Bu ülkemizin eğitim politikasıyla ilgili bir durum.
Sağlık sektöründe orta ve üst düzeyde daha fazla kadın personelin istihdam edilmesi sizce nasıl fark yaratır?
Bunu her sektör için cevaplamak istiyorum. Mesleki yeterlilik ve karakter kavramlarının tam olduğunu düşünürsek bu durum sektörde pozitif etki yaratabilir. Olaylara hem objektif hem de duygusal zekâ ile yaklaşıldığında dağ kadar büyüyen sorunların bir anda ne kadar küçüldüğünü görebiliyoruz. İletişim ve müzakere bunun için önemli. Kadın ve erkeğin yan yana olduğu yönetim mekanizmalarının çok daha başarılı ve verimli olduğu bilimsel bir gerçektir.
Sağlık sektöründe kariyer yapmak isteyen genç kadınlara vermek istediğiniz mesajlar nelerdir?
Şunu belirtmek isterim ki kadın olmanın iş hayatında özel, değişik bir şey olduğuna inanmıyorum. Kendinizi bir kere iş hayatında kadın olarak özel bir yerde konumlandırdığınızda kendiniz ayrımcılığa başlamış oluyorsunuz. Hayatımın hiç bir döneminde öyle düşünmedim. Bunu bana yansıtan insanlar olduğunda da görmezden geldim. Çünkü eğer kendiniz öyle görmeye başlarsanız diğerlerini haklı çıkarıyorsunuz. İş dünyasında kadın olmanın değil, farklı olmanın avantajları da vardır. Bu anlamda bende “Eğer bir farkınız varsa o farkı bir avantaja çevirin” mottosuyla iş dünyasında ilerledim.
Mesleklerin de evrildiği günümüzde tecrübelerime dayanarak tavsiye edeceğim bazı hususlar var elbette. Her şeyden önce insanın yaptığı işi sevmesi ve inanması şart. Sonrasında ise dürüstlük, yenilikçilik ve tutku olmazsa olmazların başında geliyor.
KalDer, farklı bir çok sektörle iletişim halinde. Sizce kadın istihdamı en fazla hangi sektörde daha çok artırılmalı? Kadın yöneticiler hangi sektörlerde ağırlıklı görev almalı?
Üyelerimiz içerisinde ağır sanayiden hizmet sektörüne kadar pek çok alanda rüştünü ispat etmiş başarılı lider, kadın yönetici var. Bu gerçek bize kadının tek bir alanda değil üretimin her alanında konumlandırılmasının doğru olacağını gösteriyor. Öncelikle şunu bilmemiz gerekir; çalışan kadın daha refah bir ülke, daha refah bir dünya demektir. Maalesef ülkemizde kadınların iş gücüne katılımı AB’dekinin sadece üçte biri kadar. Bu kadınlarımızın da yüzde 40’ından fazlası tarım sektöründe. 100 kadından sadece yüzde 13’ü işveren konumunda. İşgücü dışında kalan kadınlar ise genellikle evde oturuyor. Ve bu tablo kentlerde de kırsalda da değişmiyor. Halen daha 4 milyonu aşkın kadınımız okuma yazma bilmiyor. Kız çocuklarımızın eğitimine verilecek önem yarının güçlü toplumunun oluşturulmasına katkı sağlayacaktır. Farklılıklar engel anlamına gelmediği gibi zenginliğimizdir. Yaşamın her alanında sağlanacak cinsiyet eşitliği, sağlıklı bir çalışma ortamı oluşturacağı gibi Türkiye’yi çok daha başarılı, çok daha rekabetçi, çok daha demokratik bir ülke haline getirecektir. Cinsiyet eşitliği alanındaki çağrımızı geçtiğimiz 8 Mart Dünya Kadınlar Gününde yineledik.
KalDer’de mevcut ve potansiyel kadın üyeleriniz için pozitif ayrımcı olarak nitelenebilecek uygulamalarınız var mı?
Hayır böyle bir uygulamamız yok. Aslında bu alanda çok ince bir nüans var. Fırsat eşitliğini sağladığınızda böyle bir uygulamaya da gerek kalmayacak. Dileğimiz iş ve yaşamın her alanında bu fırsat eşitliğinin başarıyla sağlanabilmesi ve sürdürülebilir olması.