Prof. Dr. Engin Bozkurt: “Şu anda bizde üniversite-sanayi iş birliği maalesef yok. Yurtdışında yapılıyor, üretiliyor ve biz uyguluyoruz. Üniversite mantığımızın yeniden organize edilmesi lazım”
Sağlık Bakanlığı Yıldırım Beyazıt Üniversitesi Tıp Fakültesi Ankara Atatürk Eğitim Araştırma Hastanesi Kardiyoloji Kliniği İdari ve Eğitim Sorumlusu Prof. Dr. Engin Bozkurt, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.
Sizi tanıyabilir miyiz?
1967 yılı Sivas doğumluyum. Çiftçi bir anne babanın çocuğuyum. İlkokuldan sonra yatılı okudum ardından 1985’te Erzurum Atatürk Üniversitesi Tıp Fakültesini kazandım ve aynı üniversitede 1991’de kardiyoloji asistanlığına başladım; 2003’te doçentliğe kadar yükseldim. 2005’te bu hastaneye geldim kardiyoloji kliniğini kurdum.
Burada benden önce, yaklaşık bir sene kurulmuş olan bir klinik vardı, ikinci kliniği ben kurdum ve bizim klinik büyüyerek şu anda tek kardiyoloji kliniği haline geldi.
Kliniğinizi kısaca tanıtır mısınız?
Dünyada kardiyoloji alanında yapılan her işlem burada da yapılıyor. Kalp anjiyoları, kalp damarlarının stentle açılması, kalıcı kalp pillerinin ve şok cihazlarının takılması, aritmilerin tespiti ve yakım işlemleri, tüm vücuttaki periferik damarların açılması işlemleri, ameliyatsız kapak değişimi operasyonları, kapalı şekilde yapılan kalp kapağı nakli kliniğimizde yapılmaktadır. Bu açıdan Türkiye’de en çok işleminin yapıldığı kliniğiz.
Kliniğimizde 4 ekokardiyografi cihazımız var, her biriyle yaklaşık 100 hastanın çekimi yapılıyor; 2 efor testimiz var, 3 anjiyografi cihazımız var.
14 yataklı bir koroner yoğun bakım ünitemiz var. Ayrıca 24 saat uzman ve doçent seviyesinde hocaların nöbet tuttuğu, hemşire ve anjiyo teknisyenlerinin hazır beklediği bir kliniğiz; bu açıdan da Türkiye’de tekiz.
Bence bir klinikte en önemli şey, insanların uyum içinde çalışmasıdır. İnsanların ilişkisi çok önemli, hiyerarşi olmalı mutlaka, olmaması durumunda sorunlar yaşanabiliyor.
Sağlık hizmeti yanı sıra eğitim de veriyorsunuz…
Evet! Haftanın 2 günü sabah saat 7’de asistan eğitimine yönelik seminerlerimiz var. Birçok insan buna inanamıyor ama yapıyoruz. Literatür saatlerimiz de oluyor. 8 asistanımız var
Klinikler arası iletişimler çok önemli, en çok kalp damar cerrahisi ve ardından iç hastalıkları ve göğüs hastalıkları branşı ile yakın iletişim içindeyiz. İnsan bir bütün, tıp bilimi de böyle!
Kardiyoloji Branşının Öne Çıkan Özellikleri Sizce Neler?
Kardiyolojiyi severek isteyerek okudum; çünkü tabiri yerindeyse, kendi göbeğimizi kendimizin kestiği bir branş. Tüm işlemleri siz yapıyorsunuz, tanı probleminiz yok denecek kadar az. Kimseye çok bağımlı olmayan bir branş, hasta yattığında tanısı konmuştur bizde. Kendi işinizi kendiniz yapıyorsunuz ve yaptığınızın karşılığını hemen görüyorsunuz.
Ben aynı zamanda Türk Kardiyoloji Derneğinin Genel Sekreteriyim. Devletin kurumlarıyla iç içe çalışmak isteriz, ama devletten veri alma konusunda sıkıntı yaşıyoruz; en basitinden yılda kalp kriziyle gelen kaç hastamız var sayısını şu an bilmiyoruz; yapılan anjiyo sayısı, takılan stent sayısı, sonuçları vb bunları bilmiyoruz. Bu verilere ihtiyacımız var. Sağlık politikalarının geleceği açısından bu verileri bilmemiz gerekiyor.
Sanayi ve Üniversite İş Birliğini Nasıl Değerlendiriyorsunuz?
Şu anda bizde üniversite-sanayi iş birliği maalesef yok. Yurtdışında yapılıyor, üretiliyor ve biz uyguluyoruz. Üniversite mantığımızın yeniden organize edilmesi lazım… Kalp kapağı konusunda çok ciddi tecrübem olduğu için sanayiden ile iş birliği yapabileceğimiz insan kaynağı aradım ama bulamadım. Acaba şu kapağı biz üretsek, uygulasak ve hatta satabilsek istedim ama girişimlerim sonuçsuz kaldı çünkü sanayide yeterli insan kaynağı yok. Zaman içinde olacak eminim!
Fark ettiğim o ki, kimse gelip sizi bulmuyor, sizin birini bulmanız gerekiyor. Öte yandan sanayi ile ilişkilerimiz devam ediyor, aslında belli bir safhaya da geldik ama emekleme aşamasındayız. Gelecek dönemde, kalp kapağı değişimi konusunda yapılan işlemlerin ilaçlı stent işlemlerinden kat ve kat üzerine çıkacağı öngörülüyor. Toplum yaşlanıyor, kalp kapağında kireçlenme oluyor ve değişmesi gerekiyor. Hasta grubumuz genellikle 70 yaş ve üzerinde, yaşlı hastalara bakıyoruz daha çok.
Murat Tuzcu da bir konuşmasında, tıbbın penisilinden sonra en büyük icadının bu (kalp kapağı değişimi) olduğunu söyledi, takılan ve takılmayan gruba baktığınızda yaşam sürelerinde çok önemli fark var. Şu anda kalbin iki kapağına yapılıyor ama üçüncü ve dördüncü kapaklara da yapılacak. 45 bin TL gibi bir maliyeti var, geri ödeme kurumu ödüyor ama yerli üretimimiz olsa bu maliyet azalır. Yurt dışında bizden daha pahalı!