“Bazı branşlarda sanal video-konferans yöntemiyle muayene ve teşhis konulmaya çalışılması bu sanatın gerekliliklerini değiştiremeyecektir. Sanal muayene yöntemi belki geliştirilebilir. Ancak tetkik gerektiğinde nasıl kan alınacağı, nasıl filmlerinin çekileceği halen açıkta kalan alanlarıdır”
Medicana Sağlık Grubu Tıbbi Hizmetler Direktörü Dr. Çetin Köksal, klinikiletişim’e pandemi sürecini anlattı.
32 yıllık meslek hayatıma okul dönemini de katarsak yaklaşık 40 yıllık hekimlik deneyimimde kolera, kızamık, domuz gribi, AIDS, Sars, Mers gibi birçok bulaşıcı hastalık dönemlerini gördük ve geçirdik. Bundan sonra da sanırım başkalarını görmeye devam edeceğiz. Çiçek, çocuk felci gibi hastalıkları da yeryüzünden sildik bu sürelerde.
Şimdi içinde bulunduğumuz yılda, yeni bir salgınla karşı karşıyayız: Covid-19. Bunu da tarihe gömeceğimizden kimsenin şüphesi olmasın. Üretilmiş ya da doğal yollarla oluşmuş olmasının da bu zaferimizi gölgelemesi mümkün olamayacaktır.
Salgının çıktığı günden itibaren hemen grubumuz içerisinde akademik kurul oluşturulmuştur. Bu kurul başlangıçta her gün, Nisan ayı itibariyle de haftada 2-3 gün şeklinde toplanarak ortak kararlar almış ve bu kararların uygulanmasını sağlamıştır. Bu sayede tedavi protokolleri ortak oluşturulmuştur ve tüm grupta uygulanması sağlanmıştır. Bu kurul aynı zamanda Bakanlığımızın bilim kurulunu yakın takip etmiş ve protokollerdeki değişiklikleri anında hekimlerimize bildirmiştir. İlaç temininde ekipler kurulmuş ve hastalarımızın ilaç ile ilgili hiçbir eksikliği olmamıştır. (Bu teminde Sağlık Bakanlığımızın rolü çok fazladır. Buradan başta Sayın Bakanımız olmak üzere tüm Bakanlık çalışanlarına teşekkür ediyoruz.)
Aynı zamanda Grubumuzun bir hastanesi bünyesinde Covid-19 PCR testi yapılmaya başlandı. Böylece hastaların hızla teşhisinin konması ve tedavisinin de bir o kadar hızlı başlanması sağlanmıştır.
“Hangi tedaviyi uygularsak uygulayalım mutlaka erken safhada yani hasta henüz kötüleşmeden uygulamalıyız. Sağlık Bakanlığımız da dünya ortalamasına göre ölüm oranlarımızın düşük olmasını erken tedaviye başlama ile açıklamaktadır”
İmmün Plazma Tedavi Başarısı Net Değil!
İmmun plazma tedavisi, hastalığı geçirmiş ve bağışıklık kazanmış kişiden kanın şekilli elemanları hariç, sıvı kısmının alınarak hasta olan kişiye verilmesi yöntemidir. Temelde pasif bağışıklama yöntemi olarak isimlendirilir. Aşı ise aktif bağışıklama yöntemidir. Pasif bağışıklama yani immun plazma tedavisinin etkisi ve başarısı konusu net değildir. Ancak tabi ki denenmelidir. Biz de aferez laboratuvarlarımızda plazma alarak hastalarımız tedavisinde kullandık. Çok dramatik sonuçlar alamasak da hastalarımız için bu şansı kullanmış olduk. Burada önemli bir ince ayrım fark ettik; hangi tedaviyi uygularsak uygulayalım mutlaka erken safhada yani hasta henüz kötüleşmeden uygulamalıyız. Sağlık Bakanlığımız da dünya ortalamasına göre ölüm oranlarımızın düşük olmasını erken tedaviye başlama ile açıklamaktadır.
“Grubumuzun bir hastanesi bünyesinde covid-19 PCR testi yapılmakta. Böylece hastaların hızla teşhisinin konması ve tedavisinin de bir o kadar hızlı başlanması mümkün oldu. Grubumuzda covid-19’a yakalanan hastalarımızın neredeyse tamamı iyileşti ve ölüm oranları % 0,76 civarında kaldı”
Ölüm Oranlarımız % 0,76 Civarında
Covid-19’a karşı bütün dünya savaş vermektedir. Bu topyekün bir savaştır. Öyle bir savaş ki haklı-haksız; zengin-yoksul; güçlü – güçsüz; ayrımı yapmadan her birey tehlike altındadır. Sadece genç olanların kısmi bir ayrıcalığı olmaktadır. Bu savaşta neferlerimiz ise sağlık çalışanlarımızdır. Hekiminden hemşiresine, hasta danışmanından temizlik görevlisine, aşçısından kat görevlisine kadar her çalışan bir nefer olarak savaşmaktadır.
Hal böyle olunca bu çalışanların korunması da en önemli işlerimizden biri haline gelmektedir. Grubumuz olarak, Sağlık Bakanlığı tavsiyeleri doğrultusunda hemen bir Covid-19 kıyafet talimatı oluşturulmuş ve tüm çalışanlarımızın bu talimata uyması sağlanmıştır. Ayırım yapmadan ve panik oluşturmadan gereklilikler yerine getirilmiştir.
“Tüm bunların sonucunda grubumuzda Covid-19’a yakalanan hastalarımızın neredeyse tamamı iyileşmiş ve ölüm oranları % 0,76 civarında kalmıştır“
Normale Doğru Atılan İlk Adım
Dolayısıyla yine Sağlık Bakanlığının da açıklamaları dikkate alınarak bir normalleşme planı yapıldı. Öncelikle Covid-19 hastaları hastanenin izole bir katına toplandı. Tüm çalışanlar bu bölüm için özel olarak görevlendirildi. Öyle ki yemek için veya mola saatlerinde bile diğer çalışanlarımızla bir araya gelmemelerini sağlamak amacıyla özel alanlar ayırdık. Ayrıca yemek dağıtımı amacıyla kullanılan kapları ve bardakları tek kullanımlık olarak ayarlandı. Bu bölümlerden çıkarılan tüm atıklar tıbbi enfekte atık statüsünde değerlendirildi ve buna göre imhası sağlandı. Bu bölümün çamaşırları ve temizliği için de yine ayrı prosedür ve uygulamalar devreye alındı. Bunu tüm hastanelerimiz için aynı şekilde ve aynı zamanlama ile planlamış olduk. Yani hasta riskini minimize ederek maksimum güvenli alanlar oluşturulmuş oldu.
Bütün bu önlemlerden sonra artık acil olmayan ama beklemeleri de riskli olabilecek vakaları alarak normal hastalarımıza hizmet vermeye başladık. Bu normale doğru atılan ilk adımdı. Heyecanlıydık çünkü gerçekten bir zafer kazanmıştık ülke olarak. Ağır bir yükün altından kalkar gibiydik. Normal hastaları aldıkça hem moral olarak kendimize gelmekte hem de güvenimiz yavaş yavaş artmaktaydı.
Tabi ki bu dönemde hangi hastanın Covid-19 olup olmadığı bilinemeyeceği için önlemlerimizi de bu çerçevede yürütmek zorundaydık. Şöyle ki birçok kişi alışveriş merkezlerinden bile bu hastalığa yakalandı bu süreçte. Dolayısıyla sanki her normal hasta da Covid-19 varmış gibi önlemlerimizden de asla vazgeçmemeliydik. Bu zaman zarfında giderek hastalarımız da bilinçlenmeye başladı ve ilk zamanlarda yaşanan korku yerini bilinçli davranışlara bırakmaya başladı. Artık maske ve sosyal mesafe çok iyi bilinen birer virüs silahı olarak kullanılmaktaydı. Böylece bu geçiş dönemini de atlatacağımızdan kimsenin şüphesi yoktu artık.
Covid-19 Sonrası Nasıl Olacak?
En önemli değişikliğin sosyal mesafe ve maskenin uzun süre hayatımızda olması olacağını biliyoruz. Artık maske ve sosyal mesafe kurallarıyla birlikte yaşamaya alışmalıyız. Şayet aşı yeterince üretilir, etkinliği bilimsel olarak kanıtlanırsa ancak bundan sonra bu hastalık normal bir grip gibi algılanabilir ve hayatımız mevcut normale geri dönebilir olacaktır.
Bu arada sağlığımızın gerektirdiği diğer sorunlarımızı da ihmal etmemeli sağlık birimlerine ve hekimlere gitmekten korkmamalıyız. Hekimlik sanatı hastayla birebir iletişime geçilen bir sanattır. İnsanlara el sürme yetkisi olan bir sanatçıdır hekim. Son zamanlarda bazı branşlarda sanal video-konferans yöntemiyle muayene ve teşhis konulmaya çalışılması bu sanatın gerekliliklerini değiştiremeyecektir. Sanal muayene yöntemi belki geliştirilebilir. Ancak tetkik gerektiğinde nasıl kan alınacağı, nasıl filmlerinin çekileceği halen açıkta kalan alanlarıdır. Bu yöntemde hasta muayenemizde kullandığımız en temel göstergeler olan ateş, tansiyon ve nabız alınamamaktadır. Hastaya aldırılması ne kadar güvenlidir veya hastanın aldığı veriler üzerinden karar verilebilir mi net değildir. Tedavi yazılabilir mi? Hukuki altyapısı ne olacaktır? Halen belirsiz olan alanlardır. Dolayısıyla yeni alternatif bir sağlık ve /veya muayene yöntemi olarak algılanması mümkün değildir.
Bulaşıcı Hastalıklar Hastaneleri Kuruluyor
Diğer yandan önümüzdeki dönemler için, Sağlık Bakanlığı bünyesinde bulaşıcı hastalıklar hastaneleri kurulmaya başlanmıştır. Bu durum bundan sonra da bu tür salgınlarla karşılaşacağımız anlamı taşımaktadır. Belki geleceğin savaşları da böyle olacaktır. Bizim ülkemizin de bu tür yeni saldırılara karşı gereken önlemi alması gerekmektedir. Sağlık Bakanlığı bu konuyu çok kapsamlı olarak ele almaktadır.
2020 yılı içerisinde aşı (Eğer bulunabilirse) uygulaması başlayacaktır. Şayet başka bir salgın ortaya çıkmazsa aşı sonrası hayatımız tamamen normale de dönebilir.
Bu zorlu süreçte hepimiz birbirimize destek olmalı ve yaralarımız hızla sararak yolumuza devam etmeliyiz. Sağlık ve huzurlu günler bizleri bekliyor. İnanalım ve çalışalım.