Hasan Kuş

ValueHealth Yönetim Ortağı Hasan Kuş, OECD ülkelerinin sağlık çıktılarını klinikiletişim okurları için yorumladı.

  • “13 ülkede alkol tüketimi 2000’den bu yana dikkat çekici bir şekilde arttı. Bu ülkelerin başında Belçika (12,6 litre) geliyor, diğerleri İzlanda, Litvanya ve Polonya. Alkol tüketimi en düşük ülkelerin başında 1,4 litre ile Türkiye geliyor”
  • “Sigara kullanımında en yüksek oranlar Türkiye (%27,3), Yunanistan (%27,3) ve Macaristan’da (%25,8) iken en düşük oranlar ise Meksika (%7,6), İzlanda (%10,2), İsveç ve ABD’de. On yıldır uyguladığımız yasaya rağmen sigara kullanımında OECD ülkelerine liderlik yapan iki ülkeden biriyiz!”
  • “Obezite oranı Macaristan, Meksika, Yeni Zelanda ve ABD’de %30’un üzerinde. En düşük oranlar ise Japonya (%3,7), Kore (artışa rağmen), İtalya ve İsviçre’de. Türkiye %22,3 ile OECD ortalamasının bir miktar üzerinde yer alıyor” 
  • “Türkiye’nin sağlıktaki kalkınma hamlesinin önemli kazanımlar sağladığını objektif veriler de gösteriyor. Göstergelerin birçoğunda artık sonlarda yer almaktan kurtulduk. Bazı kronik sorunlarımızı az konuşuyor olmamızın yumuşak karnımızı oluşturduğunu düşünüyorum”

Sağlığa yapılan yatırımların yerine ulaşıp ulaşmadığını anlamak üzere farklı yaklaşımlar kullanılabilir. Bu amaçla sağlık çıktılarına odaklanmak muhtemelen en akılcı olanı. Muayene, test, işlem, ameliyat sayıları vb dolaylı göstergeler iken sağlık çıktıları nihai sonucu gösterdiği için doğrudan göstergeler olarak tanımlanabilir ve politika yapıcılara yol gösterici olabilir.

Sağlık çıktıları konusunda en kapsamlı, güvenilir ve sürekliliği olan veriler OECD’den geliyor. OECD tarafından yayınlanan son yayın olan “Health at a Glance 2017” ülkelerin sağlık sistemlerini sağlık verilerine dayanan karşılaştırmalarla analiz etmeyi ve ülkelere politika belirlerken destek olmayı hedefliyor.

OECD’yi tanımak açısından bir kaç temel bilgi aktaralım. 1961’de kurulan OECD’nin üye ülke sayısı 35. Üye ülkeler; Avustralya, Avusturya, Belçika, Kanada, Şili, Çekya, Danimarka, Estonya, Finlandiya, Fransa, Almanya, Yunanistan, Macaristan, İzlanda, İrlanda, İsrail, İtalya, Japonya, Kore, Litvanya, Lüksemburg, Meksika, Hollanda, Yeni Zelanda, Norveç, Polonya, Portekiz, Slovakya, Slovenya, İspanya, İsveç, İsviçre, Türkiye, Birleşik Krallık ve Amerika Birleşik Devletleri. Ayrıca, aralarında Rusya; Brezilya ve Çin’in de bulunduğu dokuz partner üye mevcut.

Raporda eldeki veri setleri belli başlıklarda analiz edilmiş. Bu yazıda özellikle sağlık durumu, sağlık için risk faktörleri ve bakımın kalitesine odaklanmak istiyorum.

SAĞLIK DURUMU

Bu başlık altında yaşam süresi beklentisi, kalp krizine bağlı ölüm oranı ve demans görülme sıklığı yer alıyor. Japonya, Fransa ve İspanya yaşam süresi ve iskemik kalp hastalığına bağlı mortalitede en iyi sonuçlara sahip. Macaristan, Litvanya, Meksika ve Slovakya ise OECD ortalamasının altında kalıyorlar.  Türkiye, Kore ve Şili 1970’ten bu yana yaşam süresi en fazla uzayan ülkeler.

Eldeki veriler yüksek sağlık harcamasının yaşam süresine olumlu katkı yaptığını, bununla birlikte yaşam tarzı ve sosyal koşulların da önemli katkısı olduğunu gösteriyor.

Kadınlar erkeklerden ortalama beş yıl daha uzun yaşıyor. En üst eğitim seviyesine sahip insanlar en düşük eğitim seviyesine sahip insanlardan altı yıl daha uzun yaşıyor.

Ölümlerin üçte biri iskemik kalp hastalığı, inme ya da diğer dolaşım sistemi hastalıklarından, dörtte biri ise kansere bağlı gerçekleşiyor.

Dolaşım sistemi hastalıklarına bağlı ölümler 1990’dan bu yana %50 düşerken, kansere bağlı ölümler de %18 azaldı.

Demans görülme sıklığı, beklenebileceği gibi yaşam süresi en uzun olan Japonya, İtalya gibi ülkelerde daha fazla.

SAĞLIK RİSK FAKTÖRLERİ

Sigara, alkol, obezite ve hava kirliliği bu başlık altında ele alınan göstergeler. Bu grupta en iyi performansı gösteren ülkelerin başında İzlanda, Norveç ve İsveç geliyor.

Sigara kullanımında genel olarak düşüş var ancak hala erişkinlerin %18’i her gün sigara içmeye devam ediyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) göre sigara yılda 7 milyon insanın ölümüne neden oluyor. Sigara kullanımında en yüksek oranlar Türkiye (%27,3), Yunanistan (%27,3) ve Macaristan’da (%25,8) iken en düşük oranlar ise Meksika (%7,6), İzlanda (%10,2), İsveç ve ABD’de.

Alkol tüketimi OECD genelinde kişi başı yıllık ortalama 9 litre saf alkol, bu da yaklaşık 100 şişe şaraba tekabül ediyor. 13 ülkede alkol tüketimi 2000’den bu yana dikkat çekici bir şekilde arttı. Bu ülkelerin başında Belçika (12,6 litre) geliyor, diğerleri İzlanda, Litvanya ve Polonya. Alkol tüketimi en düşük ülkelerin başında 1,4 litre ile Türkiye geliyor. Diğerleri; İsrail (2,6 litre), Meksika (5,2 litre) ve Norveç (6,0 litre). Alkol yılda yaklaşık 2,3 milyon ölümden sorumlu tutuluyor.

Obezite birçok OECD ülkesinde artışta. 1990’dan bu yana Kore ve Norveç’te neredeyse iki katına çıktı. OECD ülkelerinde erişkinlerin %54’ü kilolu, %19’u ise obez. Obezite oranı Macaristan, Meksika, Yeni Zelanda ve ABD’de %30’un üzerinde. En düşük oranlar ise Japonya (%3,7), Kore (artışa rağmen), İtalya ve İsviçre’de. Türkiye %22,3 ile OECD ortalamasının bir miktar üzerinde yer alıyor.

35 ülkenin 21’inde nüfusun %90’ı güvenli olmayan seviyede hava kirliliğine maruz kalıyor. Türkiye, Kore, Polonya ve Macaristan’da hava kirliliği özellikle yüksek. Ölçümler Avustralya, Yeni Zelanda, İsveç, Kanada, Finlandiya ve İzlanda’da OECD ortalamasının altında.

BAKIM KALİTESİ

Bu başlıkta sağlıkta kalite göstergeleri bakımın uygunluğu, önlenebilir hastane yatışları, klinik etkililik ve hasta güvenliği başlıklarını temsil ediyor.

Her 1.000 kişiye reçete edilen antibiyotik doz sayısında Hollanda (10,7), Estonya, Almanya, Avusturya, İsveç iyi performans gösterirken, Yunanistan (36,1), Fransa, Belçika ve İtalya yüksek sayılarda kalıyor. Türkiye bu gösterge için OECD ortalamasına yakın bir seviyede (17,3).

Astım ve KOAH (Kronik Obstrüktif Akciğer Hastalığı) nedeniyle hastane yatışları 100.000 nüfus için en yüksek olan ülkeler Macaristan (428), Türkiye (414), İrlanda (411), Avustralya, Yeni Zelanda ve Litvanya. Ortalamadan daha iyi olan ülkeler ise Japonya (58), İtalya (64), Portekiz, Şili ve Meksika.

Akut miyokard enfarktüsüne bağlı mortalite bir başka önemli kalite göstergesi. Genel olarak mortalite düşüyor olmakla birlikte, ülkeler arasında kayda değer farklılıklar var. Açık ara en yüksek mortalite Meksika’da (28,1), takip eden ülkeler Litvanya, Japonya, Şili ve Estonya. En iyi performans gösterenler ise Norveç (3,7), Danimarka (4,0) ve Avustralya (4,0). Türkiye’nin performansı ortalamaya yakın (8,6).

Kolon kanserinden sonra 5 yıl yaşam yaşam süresi açısından ülkeler arası farklılıklar biraz daha az. Sadece İsrail (%71,7) ve Kore (%71,6) ortalamadan daha iyi sonuçlara sahip. Şili (%51,5) ve Slovakya (%51,7) en düşük oranlara sahip. Türkiye %54,6 ile ortalamanın altında kalıyor.

Aletli vajinal doğum sonrası perine yaralanması hasta güvenliği açısından önemli bir gösterge. OECD ortalaması %5,7. En yüksek oranlar sürpriz bir şekilde gelişmiş ülkelerde ortaya çıkıyor: Kanada (16,9), İsveç, Danimarka ve ABD. Ortalamadan daha iyi performans gösteren ülkeler ise Polonya (0,7), İsrail, İtalya, Slovenya ve Portekiz. Türkiye bu gösterge için veri sağlamamış.

Türkiye’nin sağlıktaki kalkınma hamlesinin önemli kazanımlar sağladığını objektif veriler de gösteriyor. Göstergelerin birçoğunda artık sonlarda yer almaktan kurtulduk. Ancak, gidecek çok yolumuz olduğu da açık. Bazı kronik sorunlarımızı az konuşuyor olmamızın yumuşak karnımızı oluşturduğunu düşünüyorum.

On yıldır uyguladığımız yasaya rağmen sigara kullanımında OECD ülkelerine liderlik yapan iki ülkeden biriyiz. Daha da ötesi, Hava kirliliğinde de maalesef durumumuz hiç parlak görünmüyor.

Peki bu iki faktör sağlığımızı ne kadar etkiliyor olabilir sorusunun cevabı da sayılarla önümüzde: Astım ve KOAH’a bağlı hastane yatışlarında en üst sıralardayız. Eldeki veriler buradaki ilişkiyi daha ayrıntılı analiz etmemizi ve kök nedenleri üzerinde harekete geçmemizi gerektiriyor.

Sağlık çıktılarımıza yönelik olarak stratejik olarak odaklanmamız gereken başka hangi alanların olduğunu ayrıntılı olarak çalışmamız lazım. Burada Sağlık Bakanlığının çalışmalarına üniversitelerin ve sivil toplum kuruluşlarının da katkı vermesi çok önemli.

Sağlık önceliklerimizi belirlemek yönündeki tüm çalışmalara kolaylıklar diliyorum.