“Özel hastaneler olarak, SGK ve dolayısıyla SUT bağımlılığımız gittikçe arttı. Kısmî anlaşmalı kurumlarımızı da düşündüğümüz zaman kamu sigortacılığı ile çalışmayan özel sağlık hizmeti sunucusu yok”

“Hastanelerimizin çoğunun birikmiş kıdem borçları ve potansiyel riskleri nedeniyle satışı veya tasfiyesi oldukça zorlaştı”

“Birçok hizmet sunucusu tamamlayıcı sağlık sigortası (TSS) kapsamında hizmet vermemeye başladı. TSS konusunda, sigorta kuruluşları kendilerine SUT eksenli bir politika belirlediler ve dolayısıyla gerileme yaşandı”

TOBB Türkiye Sağlık Kurumları Meclis Başkanı Dr. Seyit Karaca, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.

Seyit Karaca

Özel sağlık hizmeti sunucularında, SUT fiyatlarının arttırılmamasının yarattığı sorunlar nelerdir ve bu durum sizce fark uygulamasını nasıl etkilemektedir?

Teknoloji yoğun olduğu kadar emek yoğun bir sektör olarak sağlık hizmet sunucuları hem cari sürdürülebilirlik hem de yenileme yatırımları açısından mali dengelerini çok dikkatle yürütmek ve gözetmek zorundalar. Kamu sigortacılığına hizmet vermeye başladığımız 2005’li yıllardan bu yana, SGK ve dolayısıyla SUT bağımlılığımız gittikçe artmıştır. Kısmî anlaşmalı kurumlarımızı da düşündüğümüz zaman kamu sigortacılığı ile çalışmayan özel sağlık hizmeti sunucusu yoktur. Çok düşük SUT fiyatlarıyla da olsa, başladığımız hizmet başı ödeme sisteminden çoğu pakete giren ödeme sistemine dönüldüğü, hastadan alınan fark ücretleri konusunda sınırlamaların olmadığı bir dönemden %30, %30-90 ve %200 sınırlamalarının getirildiği, fark alınamayan hizmet alanlarının sürekli genişletildiği bir süreçte hastanelerin çoğu mali sıkıntılarla karşı karşıya kalmıştır. Hastanelerimizin çoğunun birikmiş kıdem borçları ve potansiyel riskleri nedeniyle satış veya tasfiye de oldukça zorlaşmıştır. Fark uygulaması konusunda hizmet sunucuların bulunduğu lokasyonda rekabet şartları nedeniyle farklı uygulamalardan söz etmek mümkünse de, sektörün geneli fark ücreti almadan hizmet vermenin mümkün olmadığı bilincine ulaşmıştır.

Sağlık Uygulama Tebliği (SUT) fiyatlarının bir geri ödeme tutarı olduğu dikkate alındığında, SUT yerine kamu fiyat tarifesi esas alınarak ve bundan belli bir indirim oranı uygulanmak suretiyle SGK geri ödeme tutarlarının belirlenmesi önerisi hakkında düşünceleriniz nedir?

Bu, zaman zaman bizlerin de önerisi olan bir konu. Gerçek maliyetlerle tespit edilerek ilan edilecek bir “kamu fiyat tarifesi” sonrasında SGK da kendi açısından bir değerlendirme yaparak, gerekirse bu tarifeden iskontolu bir hizmet alımını öngörmesi ve sağlık hizmet sunucuları da buna göre anlaşma yapıp yapmama kararı vermeleri önerisinde hep bulunmuşuzdur. Ancak henüz kabul görmüş bir yaklaşım değil. Reel maliyet unsurlarının dikkate alınacağı bir hesaplama ile oluşturulacak hizmet fiyat tarifesi ve bunun üzerine kurgulanacak SGK hizmet alım sözleşmesi daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

Sizce fark uygulamasında, belirlenen kurallara uyuluyor mu? Bu yönde alınması gereken tedbirler olduğunu düşünüyor musunuz?

Bu soruya vereceğim cevap biraz politik olacak ister istemez. Bunun nedeni de şu ki; üzerimize giydirilen SUT’a bağlı ödeme sistemi gömleğinin ilk düğmesini yanlış iliklemek ve sonrasında da düzeltme adına doğru hamleler yapmamaya bağlı olarak her kurum kendi kuralları çerçevesinde uygulamalar geliştirmek zorunda kalmıştır. Zira gömlek hem yamuk durmakta hem de gittikçe daralıp sistem aktörlerini boğar hale gelmiştir. Sanırım yeterince açıklayıcı olmuştur.

Genel Sağlık Sigortasının (GSS) 2006 yılındaki ilk versiyonunun uygulamaya alınması konusunda neler söylersiniz? (SGK geri ödeme tutarlarının kamu sağlık tesisleri maliyet fiyatlarından düşük belirlenmemek şartıyla, SGK ile idari ve mali anlaşma yapanların hiç fark alamadığı, sadece mali anlaşma yapanların ise SUT fiyatının yüzde 70’ini alabildiği yasal düzenleme)

Mevcut şartlara göre hem bizler hem de kamu maliyesini yönetme açısından daha iyi bir model olacağını düşünüyorum. Ancak parantez içerisinde vurguladığınız şart bu desteğin olmazsa olmazı. Maliyetler konusunda mümkün olduğunca ortak bir dil ve yöntemle doğru bir tablo belirlenmelidir. Mevcut şartlarda kamu ve özellikle üniversite hastaneleri de önemli mali sorunlarla karşı karşıyadır. Biriken medikal sarf malzeme borçları ara ödemelerle, bütçe kaynakları zorlanarak kapatılsa bile, işleyen sistemde kısa sürede borçlar yeniden birikmektedir. Diğer yandan özel sağlık hizmet sunucuları ve üniversite hastaneleri de uygulanmayan kurallarla boğuşmaktadır. Dolayısıyla ilk versiyon düzenleme bize de yarar sağlayacaktır.

SGK, tamamlayıcı sağlık sigortası ve özel sigorta kapsamında hastanenizden hizmet alan hastalarınızın oranı yıllar içerisinde nasıl bir profil çiziyor? Mali sürdürülebilirlik ve geri ödeme şartları düşünüldüğünde hangi sigorta kapsamı sizin için daha tercih edilebilir durumda?

Kurumum ve sektörün geneli açısından SGK kapsamlı hastalar başı çekerken, tamamlayıcı sağlık sigortası hastaları giderek artış eğilimindeydi. Özel sigorta hastalarımız ikinci sıradayken, zamanla tamamlayıcı sağlık sigortaları ile ilgili olarak sigorta kuruluşları kendilerine SUT eksenli bir politika belirlemeleri nedeniyle gerileme yaşandığını söyleyebilirim. Bu aynı zamanda doğması ve gelişimi için gayret ettiğim bir alan olarak geldiği nokta itibariyle üzüldüğüm bir durum. Zira bu politikayla gelişememe riski ile karşı karşıya. Birçok hizmet sunucusu tamamlayıcı sağlık sigortası kapsamında hizmet vermemeye başladı.