Pandeminin 1. yılını geride bırakması dolayısıyla, salgının başından beri halk sağlığını gözeterek sorumlulukla hareket eden Türk Tabipleri Birliği (TTB) hem 14 Mart Tıp Bayramı hem de pandemi yıl dönümü vesilesiyle Mart ayında uluslar arası katılımcıların da olduğu bir çok etkinlik düzenledi.

Pandeminin etkileri; birinci basamak hizmet sunumu, tıp eğitimi, yeni mezun hekimlerin bilgi ve deneyim düzeyi, uzmanlık eğitimi, hastanelerin fiziksel ve idari yönetimleri, tıp fakültelerinin niteliği ve sayısal dağılımı, öğrenci kontenjanları, sağlık insan gücü, tele-tıp, koruyucu hekimlik, halk sağlığı uzmanlığının önemi, yoğun bakım klinikleri, özel hastaneler açısından tartışıldı. Türkiye, pandeminin yıkıcı etkilerini eğitimden hizmete uzanan geniş yelpazenin her renginde yaşıyor.

‘Şirket Hastanelerinin’ Zorlu Sınavı

TTB Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı, Türk Toraks Derneğinin yaptığı çalışmayı aktararak, “Çalışılan kuruma göre COVID-19 geçirme dağılımı yüzdesine bakıldığında şehir hastaneleri yüzde 31 ile yüksek bir yüzdeye sahip! ‘Şirket Hastaneleri’ de dediğimiz şehir hastanelerinin mimarilerini; açılmayan camlarını, merkezi havalandırma sistemleriyle ilgili sorunlarını yakından biliyoruz” diye konuştu.

Yeni Mezunlar İçin Oryantasyon Eğitimi

Tıpta uzmanlık eğitiminin son bir yıldaki durumuna ayna tutan Tıpta Uzmanlık Kurulu Üyesi Prof. Dr. Orhan Odabaşı’nın ifadeleriyle, “Ne yazık ki mezunlarımızın büyük bir bölümü son yıl eğitimlerini çok acil bir – iki staj dışında tamamlayamadı. Gerçek hayatta karşılaşabilecekleri durumları yaşama fırsatları olmadı. O yüzden Sağlık Bakanlığının, mezunları bir oryantasyon eğitimine alması gerekli. “Önümüzdeki birkaç yıl belki 5 – 10 yıl süresince de telafisi güç sıkıntılarla karşılaşmamak adına hızlıca tıp fakültelerinin öğrenci kontenjanlarının belli bir oranda düşürülmesi gerekiyor”

Aşılamada Çok Başlardayız

COVID-19 pandemisinin kısa panoramasını sunan Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala ise, aşılama hızına ilişkin şu çarpıcı yorumda bulundu:

“Aşılamada çok başlardayız ve eğer biz günde ortalama 200 bini bulmayan bir aşılama politikasını böyle devam ettirecek olursak önümüzde aşağı yukarı 18 – 19 ay civarında bir zaman söz konusu olacak. Şu an ki aşılama hızı ile gidersek 2021 yılının sonuna kadar dünyanın yarısının bile aşılanma ihtimalinin olmadığı hesaplamalarla ortaya konmuş durumda. Bu durumda pandeminin özellikle yeni endişe veren varyantlarının etkisiyle birlikte hem 2021’i hem de 2022’yi kapsayacak kadar uzaması söz konusu olabilir.”

Pandemide Görünmez Kılınanlar

Pandemide görünmez kılınanları anlatan Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şevkat Bahar Özvarış, “Türkiye’de 5 milyonu aşan kayıtta yabancı uyruklu insan yaşıyor ve COVID-19 sürecinde onlara yapılan test sayısını, vaka sayısını, ölüm rakamlarını hiç bilmiyoruz. Aşıya erişimi de bilmiyoruz. Unutmayınız ki mültecilerin ulaşılabilir en yüksek sağlık standardından yararlanma hakları var ve devletler topraklarındaki tüm insanlar için sağlık hakkını korumak ve geliştirmekle yükümlü” diye konuştu.

Evde Artan Şiddet

Prof. Dr. Şevkat Bahar Özvarış, evde kalma süreci ile birlikte artan şiddete dikkat çekerek, “Evde kalma, ev içinde şiddete uğrama olasılığını da artırdı. Mesela İngiltere’de, şiddet gören kadınlar için dokunarak sessiz alarm verebilecekleri bir sistem kurulmuş” dedi. İstanbul Sözleşmesinin her maddesinin titizlikle uygulanmasına hayati ihtiyaç duyduğumuz günler yaşıyoruz. Pandeminin yıkıcı etkilerini bu açıdan görmemek mümkün değil! Bu tabloya rağmen iyimser olmak, geleceğe umutla bakmak zorundayız.