“Önümüzdeki yıllarda radyoterapi alması gerekecek hasta sayısında artış bekleniyor. Yakın gelecekte branşımızı temsil edecek uzman sayısının kritik düzeylere inme riski bulunuyor. Bu nedenle radyasyon onkolojisi için planlanan asistan sayılarının hızla arttırılması gerekiyor”
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi AD Başkanı ve S.B.-M.Ü. Pendik E.A.H. Radyasyon Onkolojisi Kliniği Sağlık Hizmetleri Sorumlusu Prof. Dr. Beste Atasoy, klinikiletişim’in sorularını yanıtladı.
Kliniğinizi tanıyabilir miyiz?
Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Radyasyon Onkolojisi Anabilim Dalı 1996 yılında kuruldu. Altunizade’de bulunan Marmara Üniversitesi Hastanesinde 2010 yılının sonbaharına kadar referans bir merkez olarak tedavi ve poliklinik hizmetlerini, akademik çalışmalarını devam ettirdi. Bu tarihte hastane Pendik’te bulunan ve ortak kullanım protokolü uyarınca hizmet veren Sağlık Bakanlığı Marmara Üniversitesi Pendik Eğitim ve Araştırma Hastanesine taşındı. Ancak ana binada radyasyon onkolojisi kliniği altyapısı için bir alan bulunmamaktaydı. Bu nedenle yeni ve uygun bir ek binanın yapılması zaman aldı. Cihazların da kurulduğu Ağustos 2013’e kadar poliklinik hizmeti veren kliniğimiz bu tarihten beri tedavi ve poliklinik hizmetlerine aralıksız devam etmektedir.
Tıbbi cihaz donanımınız konusunda bilgi verir misiniz?
Şu an iki yüksek enerjili lineer hızlandırıcıyla ve bir yüksek doz hızlı brakiterapi cihazıyla çalışmaktayız. Eksternal tedavilerde olduğu gibi brakiterapide de uygulamalarımız üç boyutlu bilgisayarlı planlama eşliğinde yapılmaktadır. Kliniğimizde eksternal tedavilerin tamamı yoğunluk ayarlı yapılan planlamalarla ve görüntü rehberliğinde gerçekleştirilmektedir. Ayrıca gerekli endikasyonlarda solunum kontrollü uygulama yapılmakta ve yine uygun hastalarda tedavi stereotaktik radyoterapi prensipleri doğrultusunda gerçekleştirilmektedir. Tıp Fakültemizin varlığıyla akademik kimliği güçlü bir eğitim araştırma hastanesi kliniği olarak zaman içinde ve ihtiyaçlar doğrultusunda altyapının daha da gelişmesi mümkün gözükmektedir.
Çalışma ekibinizi tanıyabilir miyiz?
Ekibimiz, 9 hekim (2 profesör, 2 doçent, 1 doktor öğretim üyesi, 2 uzman, 2 asistan), biri yüksek lisans öğrencisi 5 sağlık fizikçisi, 13 tekniker, 2 hemşire, 5 yardımcı personel ve 1 diyetisyen olmak üzere 35 kişiden oluşmaktadır.
Yıllık tedavi alan yeni hasta sayısı ve bunların endikasyonlara göre dağılımları nasıldır?
Kliniğimizde 2018 verilerine göre yıllık tedavi alan yeni hasta sayısı 1079’dur. Poliklinik sayımız 10.000’in üzerindedir. Hastaların %70’e yakını küratif geri kalan hastalarımız palyatif tedavi almaktadır. Tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de en sık görülen tümörlerden meme kanseri ve akciğer kanseri sıklık olarak ilk sıralarda yer almaktadır. Bununla birlikte Anadolu yakasının İstanbul sınırında kalan büyük bir hastanesi olarak nadir tümörler dahil tüm tümör gruplarını gördüğümüzü ve tedavi ettiğimizi söyleyebiliriz.
Akademik çalışmalarınız konusunda bilgi verir misiniz?
Anabilim dalımızda asistan eğitimleri Tıpta Uzmanlık Öğrencisi Çekirdek Eğitim Programı kapsamında devam etmektedir. Şu an bu konuda Türk Radyasyon Onkolojisi Derneği akreditasyon belgesi için başvurmak üzere çalışıyoruz. Bunun dışında, Sağlık Bilimleri Enstitülerinden, Sağlık Hizmetleri Meslek Yüksek Okullarından ve Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesinden gelen öğrencilerin teorik, uygulamalı ya da seçmeli derslerinde yer almakta ve staj yeri olarak eğitimlerine destek olmaktayız. Ayrıca önümüzdeki dönemler içinde Marmara Üniversitesi Sağlık Bilimleri Enstitüsü bünyesinde açılmasını arzu ettiğimiz Radyobiyoloji ve Radyofizik Yüksek Lisans Programlarımız adına hazırlık yapmaktayız. Bunun dışında onkoloji ve radyoterapi adına ülkemizde düzenlenen kurs ve toplantılarda öğretim üyesi ve uzmanlarımız eğitici ve düzenleyici olarak görev almaktadırlar.
Öğretim üyeleri ve uzmanların hepsi radyasyon onkolojisi kapsamında kendi ilgi alanlarında klinik ve akademik çalışmalarına devam etmektedirler. Ayrıca yürütücü/ yardımcı araştırıcı olarak BAPKO ve TÜBİTAK destekli projelerde yer almaktadırlar. Tüm bunların yanında bünyemizdeki Şükran Karabelli Radyobiyoloji Laboratuvarında da translasyonel çalışmalarımız farklı disiplin ve bölümlerden danışman hocalarımızla birlikte yürütülmektedir. Bu anlamda sizin aracılığınızla buradan “iyonizan radyasyon” ve “kanser” anahtar kelimeleri üzerinde çalışma yapmak isteyen tüm araştırıcılara ve ortak tüm çalışmalara açık olduğumuzu belirtmek isterim.
Bunun dışında hem radyasyon onkolojisi olarak hem de multidisipliner şekilde düzenlenen ulusal ve uluslararası toplantılara ve kurslara ev sahipliği yapmaktayız. Bunlardan ilkini 27-28 Eylül 2019 tarihlerinde gerçekleştireceğimiz Marmara Radyasyon Onkolojisi Günleri adlı sempozyumumuza ilgilenen meslektaşlarımızı davet etmek isterim (www.marrad2019. org).
Hastanenizde radyasyon onkolojisi uzman ve asistan hekim sayısı yeterli mi?
Asistan hekim sayısı tüm Türkiye’de olduğu gibi bizde de olması gerekenin altındadır. Bununla birlikte, önümüzdeki yıllarda radyoterapi alması gerekecek hasta sayısında artış beklendiği bir gerçektir. Yakın gelecekte branşı temsil edecek uzman sayısının kritik düzeylere inme riski bulunmaktadır. Bu nedenle bendeniz de şahsım ve bölümüm adına buradan radyasyon onkolojisi için planlanan asistan sayılarının hızla arttırılması için çağrıda bulunmak isterim.
Onkoloji hemşireleriniz niteliksel ve niceliksel anlamda sizce yeterlilik arz ediyor mu?
Onkolojiye özel personel yetiştiren bir hemşirelik programı ne yazık ki ülkemizde bulunmamaktadır. Şu an kliniğimizde birlikte çalıştığımız iki hemşiremiz vardır. Bu meslektaşlarımıza bölüm görevlendirilmelerinin ardından kısa bir eğitim vermiş bulunmaktayız. Kliniğin farklı yerlerinde çalışarak ihtiyaçları öğrenmekte ve kendileri de bu doğrultuda öneriler getirmektedirler. Bununla birlikte Türkiye’de Radyasyon Onkolojisi Hemşireliği Sertifika Programı gibi bir programın açılabilmesi halinde radyoterapideki klinik hizmetlerin niteliğinde ciddi bir artış sağlanabileceğini düşünmekteyim.
Radyasyon onkolojisi açısından Türkiye’de kanser adına geliştirilmesi yönünde yapılması gerekenler sizce nelerdir?
Bilginin üretilmesi ve geliştirilmesi konusuna yer verilmesi gerektiğini düşünüyorum. Maddi destek ve uzun zamanda kazanılan bir araştırma kültürü gerektirse de nitelikli preklinik ve klinik çalışmalarla iyi birer kullanıcı-uygulayıcı olmanın ötesine geçilmelidir düşüncesindeyim. Bu kapsamda nitelikli insan yetiştirilmesi, uluslararası iş birliklerinin arttırılması için gayret ve planlama gerekmektedir.
Birinci basamak aile hekimlerinin de onkolojik hasta yönetiminde rol oynaması gerektiği yönündeki görüşleri nasıl değerlendiriyorsunuz?
Kanser, ancak multidisipliner bir yaklaşımla ve bir takım anlayışıyla yönetilebilecek bir hastalıktır. Kanser tanısı sonrası tedavi ve takiplerin yer aldığı bu uzun süreçte ilgili her disiplin katkıda bulunabilir. Bundan üç yıl kadar önce tıbbi onkoloji bilim dalı, aile hekimliği ve fizik tedavi ve rehabilitasyon anabilim dallarının içinde olduğu bir çalışmamızda hastaneye yatış bekleyen metastatik hasta grubunda en sık yatış nedeninin beslenme desteği ihtiyacı ve ağrı palyasyonu olduğunu görmüştük. Bu anlamda aile hekimlerinin özellikle hastanın yaşam kalitesini yükseltecek evde bakım desteği ve bakım vericilerin desteklenmesi konularında biz onkoloji profesyonellerine büyük katkılarının olabileceğini düşünmekteyim.
Disiplininiz çerçevesinde umutla takip ettiğiniz yeni gelişmeler, uygulamalar var mı?
Radyasyon onkolojisinde tedavi cihazları ve teknikler konusunda belli bir doygunluğa ulaşıldığını düşünüyorum. Bundan sonra geleceğin konuları olan yapay zeka ve Endüstri 4.0 kapsamındaki gelişmelerin radyoterapiye entegrasyonu asıl merak ettiğim konular arasında yer almaktadır.
Radyasyon onkolojisi genç hekimler tarafından tercih edilen bir branş mı? Tercih edecek meslektaşlarınıza neler tavsiye edersiniz?
Radyasyon onkolojisi son birkaç yıldır Tıpta Uzmanlık Sınavında yüksek puanla ilk sıralarda tercih edilen bir branş haline geldi. Bunda ne yazık ki genel olarak yataklı servisin ve nöbet sisteminin olmayışının ve tedavilerinin sadece hafta içi yapılışının etkisinin olduğunu düşünmekteyim. Unutulmamalıdır ki, radyasyon onkolojisi tam anlamıyla bir klinik branştır. Radyoterapi kanser gibi kronik bir hastalığın tüm evrelerinde gerek kür ve gerekse palyasyonda yer alan bir tedavi yöntemidir. Disiplinimiz, tüm cerrahi branşlarla ve tıbbi onkoloji başta olmak üzere ilgili dahili branşlarla beraber çalışır. Bunun dışında radyobiyoloji aracılığıyla temel tıp ve fen bilimleriyle ve radyofizik aracılığıyla sağlık fiziği, fizik mühendisliği ve biyomedikal gibi diğer branş ve disiplinlerle ilişki içindedir. Hasta grubunun tamamı malignite tanısı almış hastalardır. Dolayısıyla kanserde tedavi denince adeta kavşak noktasında durmaktadır. Haliyle bu disiplinin uzmanlarından beklentileri yüksektir. Genç meslektaşlarımızın bu bölümü seçerken tüm bunları göz önünde bulundurmalarını önermek isterim.