Hüseyin Çelik, Türkiye’nin sağlıkta 2023 vizyonununda yer alan konu başlıklarını klinikiletişim okurları için yazdı.

“Koruyucu sağlık hizmetlerinin ve sağlıklı yaşam kültürünün geliştirilmesi, halk sağlığı programlarının aile hekimliği sistemi ile entegre bir yapıda hayata geçirilmesini sağlamak 2023 vizyonunun en önemli öncelikleri arasında yer almalıdır”

“Sevk zinciri ile ikinci ve üçüncü basamağa giden kişilerden daha düşük katılım payı alınması ya da hiç alınmaması yoluna gidilmelidir. Sevk zinciri, sağlık harcamalarında yeni bir tasarruf aracı olarak ele alınmamalıdır”

“Toplumun mesai saatleri sonrası normal poliklinik ihtiyaçlarına yönelik beklentilerini karşılayacak bir model geliştirilmelidir”

“Uygulamalı sağlık eğitim imkanı kapasitesi arttırılmadan gerçekleşen kontenjan artışları, sağlık eğitiminde önemli bir risk alanıdır; istihdam bazlı kontenjan belirleme süreci başlatılmalıdır”

“Savunma sanayi örneğinde olduğu gibi, Ar-Ge aşamasında yeni piyasaya girecek ürün ve hizmetlere de kamu alım garantileri verilmelidir”

“Sağlık Bakanlığının regülasyon kurumu olma yapısı güçlendirilmelidir”

Sağlık sektöründe son 15 yılda gerçekleştirilen reform çalışmaları, 1989 yılında Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) tarafından hazırlatılan Sağlık Master Planı çalışması sonrasında, Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülen sağlık reformu çalışmalarında elde edilen birikimin hayata geçirilmesi ile mümkün olmuştur. Yapılacak reformlar konusunda genel bir uzlaşma sağlanmasına rağmen, uygulamaya geçirecek bir iktidarın olmayışı, ülkemize ve vatandaşlarımıza çok şey kaybettirmiştir. Ancak 1990’lı yılların gerçekliğinde ortaya konulan ve son 15 yılda uygulanan ve sonuçları alınan politikaların, 2023 vizyonunda toplumun değişen ve artan beklentileri yanı sıra, sağlık teknolojileri alanındaki oyun bozucu gelişmeler karşısında kapsamlı bir gözden geçirmeye ihtiyaç duyduğu ve ikinci nesil reformların hazırlanması ve hayata geçirilmesi gerektiği genel bir kabul görmektedir.

2002 yılından itibaren uygulanan Sağlıkta Dönüşüm Programının başlangıcında GSMH’nın % 5,2’si  olan sağlık harcamaları, kimilerine göre “dünyanın hiçbir yerinde olmayan bonkör bir sisteme” rağmen, 2016 yılı itibari ile GSMH’nın % 4,2 sine düşerek satınalma gücü paritesi ile de OECD ülkelerinin en düşük oranı olarak gerçekleşmiştir. Bu durum ilk bakışta olumlu bir gösterge gibi görünürken, vatandaşların ve sağlık sisteminin artan ve değişen ihtiyaçları ve sorunları dikkate alındığında, artık harcamaların azaltılmasına yönelik politikaların sonuna gelindiğini söyleyebiliriz.

Bu yazıda, 2023 Türkiye’sinde yaşama geçirilmesi önerilen sağlık politikalarının temel başlıklarına ve öncelenmesi gereken bazı hususlara kısaca değinmeye çalışılacaktır.

Sağlıklı Yaşam Kültürü

Dünya ile birlikte ülkemizde de hızla artan yaşlanma ve kronik hastalıklar, kaçınılmaz bir şekilde sağlık harcamalarının artışının önemli bir gerekçesi olacaktır. Kültüre dönüşmeyen politikaların da, uzun erimli uygulama imkanı bulamayacağı açıktır. Bu nedenle, hem finansal açıdan hem de sağlıklı bir toplum yaşamı açısından, sağlıklı yaşam alışkanlıklarının uygulamaya geçirilmesinde; toplumun temel değer ve eğilimleri ile uyumlu, kültür boyutu ile desteklenmiş politikaların geliştirilmesi büyük önem ve öncelik taşımaktadır.

Koruyucu Sağlık Hizmeti

Sağlık sektörünün tüm bileşenleri tarafından adeta kutsanan koruyucu dağlık hizmetleri, son dönemde yapılan önemli kazanımlara rağmen, hiçbir dönemde sağlık sistemimizin uygulanmasında temel öncelik olma ve kalma özelliğini kazanamamıştır. Uzman hekimlik uygulamalarının, tanı ve tedavi alanındaki ilaç ve teknolojilerinin hakim olduğu yapı, kendini daha dinamik bir şekilde topluma ve politika yapıcılara kabul ettirerek her açıdan gelişim gösterirken, koruyucu sağlık hizmeti alanı kendisini yeterince geliştirme fırsatı bulamamıştır.

Genel Sağlık Sigortasının (GSS) bireye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerini finanse etme görevini ve yetkisini de kullanarak; koruyucu sağlık hizmetlerinin ve sağlıklı yaşam kültürünün geliştirilmesi, halk sağlığı programlarının aile hekimliği sistemi ile entegre bir yapıda hayata geçirilmesini sağlamak 2023 vizyonunun en önemli öncelikleri arasında yer alması sağlanmalıdır.

Aile Hekimliği

Ülkemizde yaklaşık 50 yıl geciken aile hekimliği uygulaması, başlangıçta önemli bir kazanım olarak ortaya çıkmıştır. Ancak sistemin kuruluş amaçların yönelik olarak, sürekli değişen toplum ve sağlık sistemi ihtiyaçlarına göre güncellenmesi beklenirken, tedavi edici hekimliği destekleyici bir anlayış ile gelişim göstermiştir. Artık aile hekimliğinin hem fiziki, hem yasal, hem de çalışma ve ücretlendirme politikalarının güncellenerek halk sağlığı, koruyucu sağlık hizmetleri ve birinci basamak sağlık hizmetlerinde toplumun daha fazla itibar ettiği bir yapıya kavuşturulması sağlanmalıdır.

Sevk zinciri uygulaması, altyapısına yönelik hiçbir hazırlık yapılmadan zorunlu hale getirilen 2009’daki uygulamasından farklı bir anlayış ile zorunluluk getirilmeksizin sevk zinciri ile ikinci ve üçüncü basamağa giden kişilerden daha düşük katılım payı alınması ya da hiç alınmaması yoluyla teşvik edici bir anlayışla hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.

Sevk zinciri, sağlık harcamalarında yeni bir tasarruf aracı olarak ele alınmamalı, elde edilecek tasarruf, ikinci ve üçüncü basamak ücret tarifelerinde artış yapılarak aynı gelirin daha az hastaya daha fazla zaman ayrılarak elde edilmesi amacına yönelik kullanılmalıdır.

Acil Sağlık Hizmetleri

Acil sağlık hizmetleri, toplumda yerleşen “acil” algısı nedeniyle tüm sağlık sisteminin en zayıf halkası olmaya devam etmektedir. Toplumun mesai saatleri sonrası normal poliklinik ihtiyaçlarına yönelik beklentilerini karşılayacak bir model geliştirilerek, gereksiz acile başvurmasını engel olmaya yönelik bilgilendirme ve bilinçlendirme çalışmalarına önem ve öncelik verilmelidir. (En azından 112 Acil’in gereksiz yere aranmaması ve ambulanslara yol verilmesi konusunda verilen önem kadar)

Sağlık Hizmeti Sunumu

Sağlık hizmetlerinin sunumunda kamu, üniversite ve özel girişim tarafında sunulan hizmetlerin mülkiyet ayrımı olmaksızın yürütülmesi ve kamunun verimlilik, kalite ve memnuniyet açısından rekabet içerisinde çalışması ayrı bir öneme sahip bulunmaktadır. Ayrıca sağlık hizmet sunumunda hekimin hastaya ayırdığı zamanın arttırılması dahil olmak üzere, kaliteye yönelik faaliyetlerin öncelenerek, bunun sonucu ortaya çıkacak maliyet artışını da göze alarak yürütülmesi, bugüne kadar sağlanan kazanımların sürdürülebilirliği için de önemli bir güvence oluşturacaktır.

KÖİ/Şehir Hastaneleri

Şehir hastaneleri projeleri, deprem riski taşıyan kamu sağlık tesislerinin hızlı bir şekilde yenilenmesi, hizmet sunumu bakımından fiziki ve teknoloji standartların arzu edilen noktaya taşınması, ayrıca bunların yol açacağı finansman ve işletme yüklerini özel ile paylaşılarak yürütülmesi açısından önem arz etmektedir.

Ancak sağlıkta dönüşüm projesi ve onun önemli bir bileşeni olan GSS’nin sözleşmeli bir yapıda sağlık hizmeti satın alma yoluyla tüm risklerin özelde kaldığı bir modelin de sağladığı sonuçların dikkate alınarak gelecek planının yapılması önem taşımaktadır.

Sağlıkta Yatırım ve İnsan gücü Planlaması

Sağlık hizmetleri yatırımlarında Anayasamızda öngörülen planlı döneme oldukça geç geçilmiş, özel girişim bakımından bugün yaşanan kimi darboğazların büyük sorunlar oluşturmadan atlatılmasında 2008 de başlayan yatırım planlama uygulamalarının önemli bir payı olmuştur. Ancak sadece özele uygulanan planlama ile kamunun, sağlık teknolojilerindeki ve hastalık yükündeki değişimden bağımsız yatırım yapması kamu kaynaklarının verimsiz kullanılması riskini taşımaktadır. Sağlık insan gücü alanında sayısal kriterleri karşılama kaygısı, eş zamanda kaliteli sağlık eğitim kaygısı ile birleşmeyince, önemli bir deneyimli sağlık insan gücü yetersizliği sorunu ile karşılaşılma riski oluşmaktadır. Uygulamalı sağlık eğitim imkanı kapasitesi arttırılmadan gerçekleşen kontenjan artışları, sağlık eğitiminin önemli bir risk alanı olduğu dikkate alınmalı; ayrıca istihdam bazlı kontenjan belirleme süreci de başlatılmalıdır.

Sağlık Sektöründe İnovasyon ve Milli Üretim

Sağlık sektörünün ithalata dayalı yapısı, uzun erimli politikalar ile desteklenmediği için beklenen seviyede yerli üretime dönüşmemiştir. Son dönemde yapılan yerelleştirme çalışmaları önem arz etmekle birlikte, kamu alım garantisi verilecek ürünlerin kapsamının artık gelecekte pazar payını kaybedecek ürünlerden ziyade, yeni nesil sağlık politikalarının gereklerine ve yüksek ihracat potansiyeli olan teknoloji ve ilaçlara yönlendirilmesi sağlanmalıdır. Savunma sanayi örneğinde olduğu gibi, Ar-Ge aşamasında yeni piyasaya girecek ürün ve hizmetlere de kamu alım garantileri verilerek ticarileşme süreçlerine katkı verilmesi değerlendirilmelidir.

Sağlık Diplomasisi, Sağlık Turizmi ve Sağlık Eğitimi

Sağlık hizmetlerinin ve eğitiminin; hedef ülkelerle yürütülen diplomatik, ekonomik ve kültürel ilişkilerde oldukça önemli bir katkısı bulunmaktadır. Ülkemizin sağlık hizmeti sunumunda elde ettiği kazanımların, hedef pazarlarda sağlık yatırımı ve sağlık işletmeciliği ile sürdürülmesi özel bir öneme sahip bulunmaktadır. Bu amaçla sağlık turizminde uygulanan teşviklerin işletmeciliğe yönelik olarak geliştirilmesi sağlanmalıdır. Bu süreçte sağlık eğitimi, sağlık turizmi ve sağlık işletmeciliği fırsatlarının birlikte ele alınarak politika geliştirilmesi, sağlanacak kazanımları da önemli ölçüde olumlu yönde etkileyecektir.

Sağlık Finansmanı

Sağlık sisteminin belki de en kritik konularını sağlığın finansman kaynakları, modelleri ve sürdürülebilirliği konuları oluşturmaktadır. Ülkemizde tüm toplum bireylerinin gelirine göre prim ödediği, yararlanma koşullarında ise eşit haklara sahip olduğu GSS sistemi dünyaya model teşkil etmektedir.

Sistemin öncelikle sağlıklı bir toplum oluşturmak adına getirilen koruyucu sağlık hizmetlerinin finansmanından da sorumlu olmasına rağmen, aradan geçen 10 yılda bu alanda kayda değer bir ilerleme sağlanamamıştır. Diğer taraftan ise GSS’nin tedavi harcamalarında kamu ya da özel mülkiyete bağlı olduğuna bakılmaksızın yerindelik kontrolünü yapmasına yönelik görevleri, öncelikle Sağlık Bakanlığı hastanelerinde sonra da devlet üniversitesi hastanelerinde gerçekleştirilen global bütçe yöntemi ile etkisiz hale gelmiştir. Bu durum GSS’yi sağlık sigortacılığı yapmaktan uzaklaştırarak, sadece ödeme/kasa konumuna gelmesine neden olmaktadır. Bu yapılarda bu amaca yönelik sistemlerin kurulmaması da değer bazlı ödeme modellerinin tartışılmasını gündeme getirmiştir.

GSS’nin sağlık hizmeti sunan kurumlardan bağımsız ayrı bir organizasyon olarak asli görevlerini yapmasına izin verilmeyecek ise, Sağlık Bakanlığının yeniden yapılandırılması suretiyle hizmet sunumundan özerk kamu sağlık işletmeleri kurumuna devrederek çekilmesi, regülasyon kurumu olma yapısının güçlendirilmesi ve geri ödeme fonksiyonunun muhatabı olmasına yönelik hususların da tartışılmaya açılmasının önemli olduğu değerlendirilmektedir.

Ayrıca bireysel emeklilik sisteminde olduğu gibi, 2016 yılı itibariyle cepten yapılan 19.562 Milyon TL’lik harcamanın da; tamamlayıcı sağlık sigortası sistemleri ile ikinci bir sağlık sigorta güvencesine kavuşturulması yoluyla GSS sisteminin sürdürülebilirliği ve vatandaşın sağlık hizmeti sunumunda ödeme süreçlerinde yaşadığı olumsuz deneyimlerin önlenmesine anlamlı bir katkı sağlayacaktır.

Kuşkusuz sağlık sisteminin 2023 vizyonunda gündeme gelecek konuları yukarıdakiler ile sınırlı olmayıp çok daha radikal reform çalışmalarının cesaretle tartışılarak, ülkemizin ve toplumumuzun değişen ve artan ihtiyaçlarına cevap veren, sağlık sisteminin trendlerini ve teknolojik değişimi de dikkate alan öncü bir sağlık politikası değişikliği hepimizin sorumluluk alanına girmektedir.