Üsküdar Üniversitesi Sağlık Bilimleri Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Haydar Sur

“Ülkemizde üst politika, sağlık sektörünün özel kesimine kabaca üçte birlik bir alan tanıma kararı almıştır. Bu kısımda özelin payına müdahale beklemiyorum”

Şehir hastaneleri ülkemizde tedavi edici sağlık hizmetlerini derinden etkileyecek bir büyük proje olarak karşımızdadır. Burada devletin dünya çapında kalitede ve 40.000 hastane yatağı kapasitesini birkaç yıl içinde sunmak gibi bir hızla sağlık hizmetlerinde baş döndürücü bir değişim oluşturacağı tartışılmaz.

Devletin bu büyük projeye finans kaynağı yatırmadan, ama zaman içinde bu projenin belirli seviyede garantisini vererek batmayacak noktada tutulmasına ödeme yapması bir tercihtir ve bence akıllı bir tercihtir. Ancak bu projenin zaman bedelinin finansal karşılığı az mıdır, çok mudur bu benim uzmanlık alanım olmadığından bence akılcı bir yoldur. Ülkemizde vatandaşın dünyanın en kolay erişilebilir hizmetlerinin bir de en yüksek altyapı kalitesiyle hizmet almasına yönelik bu çaba insani olarak da övgüye değer. Zaten bu proje hayata geçmiş bulunduğundan artık teknik tartışmalarımızı projenin sürdürülebilirliği ve verimliliği üzerine istif etmeliyiz.

Hastane Yöneticiliğinde Yeni Boyut

Hastane yönetimi ve yöneticiliği bu projenin zorluklarla baş ede ede yürütülmesi sürecinde inanılmaz bir kapasite gelişimi sağlayacaktır. Gerçi şu anda ne yöneticilerimiz ne de sağlık hizmet profesyonellerimiz bu akıllı sistemleri tam anlamıyla yarara dönüştürecek seviyededir, ama zaman içinde insanlar sistemin çarkı içinde gelişiyor ve kapasitesini artırıyor. Beş yıl sonra bizim hastane yöneticilerimiz dünyanın dört bir yanında yüksek pozisyonlarda iş bulmuş olacaklar. Ama bu avantaj karşısında bile bazı iyi yöneticilerimizin hala yabancı dillerini geliştirmemekte inat etmelerini doğrusu anlayamıyorum. Akıllı sistemlerin akıllı yöneticileri herkesi kendisine hayran bırakacak düzeye gelecektir. Bizim hastane yöneticilerimiz de bu pozisyona doğru gelişmektedir.

İkinci bir boyutta daha kapasite kazanmış olacağız. Dual yönetim sistemine ve takım oyununa daha alışkın hale geleceğiz. Aynı hastanede hem devletin hem de özelin hiyerarşisi iç içe geçmiş… Hastane sistemleri zaten en karmaşık alt sistemlerden oluşuyor. Bunu başaranlar artık yönetimin zirvesine yol almış olacaktır diye ümit ediyorum.

Proje Batarsa Her İki Taraf da Zarar Eder!

Kamu Özel İşbirliğinin avantajları arasında ilk saymamız gereken, zaten doğası gereği kamu – özel diye ayrıştırmalara gidilmemesi gereken sektörümüzün iki büyük bileşeninin birbirine gittikçe yakınlaşarak kaynaşması olacaktır. Proje batarsa her iki taraf da büyük zarara ve altından kalkılamaz durumlara gireceğinden birbirini desteklemenin dayanılmaz hafifliğini iyice fark etmiş olacaktır. İkincisi devlet büyük bir sermaye yatırmadan büyük bir yatırım gerçekleştirmiş olacaktır. Üçüncüsü vatandaş altyapı sorunlarından büyük ölçüde kurtarılmış olacaktır. Sağlık profesyonelleri de kendilerine layık ortamlarda çalışmanın zevkine erecektir. Hizmetlerin kalitesi de akıllı sistemler sayesinde daha aza indirilecektir. Sağlık turizminde ülkemizin avantaj hanesine bir puan daha ekleneceği kesindir.

 Öğrenmeyi Biraz Pahalıya Mal Edeceğiz!

Dezavantajlarına gelince sisteme ayak uyduramayanlar olacaktır. Akıllı sistemler kadar kapasiteli olmayan kitle zaman içinde pahalı makineler ve malzemeler içinde bu gelişmeyi sağlayacaktır. Başka bir deyişle öğrenmeyi biraz pahalıya mal edeceğiz. Dual sisteme yatkın olmayan yönetim kültüründe sancılı bir kültürlenme dönemi yaşayacağız. Kavgalar, gürültüler yaşanacaktır. Liyakat bazlı ve politik destek bazlı yöneticiler arasında da gerginlikler yaşanacaktır.

Üniversite Hastanelerinin Önemi Azalmayacak!

Ülkemizde standart hizmetin verildiği kuruluşlar olarak şehir hastaneleri tartışmasız öncü haline gelirken üniversite hastanelerinin öneminin azalacağını düşünmüyorum. Üniversite hastanelerinin büyüklüğü altyapıdan değil hastaya, anamneze, teşhise ve tedaviye yaklaşımından ileri geliyor. Bunun değişeceğini sanmıyorum. Üst ihtisasların elbirliği ile hastaya yaklaşımı, konsültasyon kültürü, öğrencinin eğitimindeki ince ayar sorular ile nadir görülen hallerde tanıya gidiş yine üniversitelerin avantajı olmaya devam edecek. Burada eğer üniversite hastanelerinin lağvı ve eğitimin şehir hastanelerine afiliyasyonu olacaksa (bu düşünülebilir) bu durumda afiliyasyonun koşullarını ve ayrıntılarını konuşmak lazımdır. Uygun olmayan koşullar hem üniversiteyi hem de şehir hastanelerini başarısız kılar.

Özel Özelin Rakibi, Kamu da Kamunun Rakibi

Ülkemizde üst politika, sağlık sektörünün özel kesimine kabaca üçte birlik bir alan tanıma kararı almıştır. Bu kısımda özelin payına müdahale beklemiyorum. Ama pazarın devletin payını alarak genişletilmesine kamu yetkilileri her zaman dur diyeceklerdir. Yani özel özelin rakibi, kamu da kamunun rakibi olmayı sürdürecektir. Kamunun özelin payını kendine çevirmesi sonucu doğamaz, çünkü homojen bir pazar karşısında değiliz. Heterojen ortamda herkesin alıcısı bellidir ve bu kolay kolay değişmeyecektir.