“NE YAZIK Kİ MEZUNLARIMIZIN BÜYÜK BİR BÖLÜMÜ SON YIL EĞİTİMLERİNİ ÇOK ACİL BİR – İKİ STAJ DIŞINDA TAMAMLAYAMADI. GERÇEK HAYATTA KARŞILAŞABİLECEKLERİ DURUMLARI YAŞAMA FIRSATLARI OLMADI. O YÜZDEN SAĞLIK BAKANLIĞININ, MEZUNLARI BİR ORYANTASYON EĞİTİMİNE ALMASI GEREKLİ”
Türk Tabipleri Birliği (TTB), pandemide tıp eğitimi sorunlarını değerlendiren online basın toplantısı gerçekleştirdi. Tıpta Uzmanlık Kurulu Üyesi Prof. Dr. Orhan Odabaşı şunları kaydetti:
“Ülkemizde tıp eğitimi düşünüldüğünde önümüzde büyük bir tablo var. Bu tablonun içerisinde sağlık insan gücü, uzmanlık eğitimi, uzmanlık eğitiminin programının belirlenmesi, tıp fakültesi açılması gibi birçok başlık var ama bunların içerisinde bir başlığa özellikle dikkat çekmek istiyorum. Sağlık alanında en büyük işveren Sağlık Bakanlığı… Başka bir meslek grubu yok ki diplomasında bir Bakanın imzasının olsun… Nitekim sağlık eğitimini yapılandıran, tıp fakültelerini açan, fakültenin öğretim üyelerini atayan, oradaki yeterlikleri tanımlayan, diplomayı onaylayan, uzmanlık ve atama gibi bütün süreçleri tek elde toplayan aslında bir yükseköğretim olan uzmanlık eğitimini, tıp fakültesi eğitimini yapı olarak tek elde toplayan bir Sağlık Bakanlığı var.
“TÜRKİYE’DE 125 TIP FAKÜLTESİ VAR! NÜFUS OLARAK BİZE YAKIN İNGİLTERE VE İRLANDA’DA 61, FRANSA’DA 54, İSPANYA’DA 44, İTALYA’DA 47 VE ALMANYA’DA 43 TIP FAKÜLTESİ VAR”
Tıp Fakülteleri Tablosu Nasıl?
2021 yılı itibariyle 125 tıp fakültesi var. Bunlardan 89’u devlet, 36’sı vakıf üniversitelerine ait. Bunlar içerisinde 76 tanesi mezun veriyor. Türkiye’de 30 tıp fakültesi İstanbul’da, 13 tıp fakültesi Ankara’da, 8 tıp fakültesi İzmir’de yapılanmış durumda. 11 ilimizde de bu rakamlar dışında 2 ile 4 tane tıp fakültesi bulunuyor. Toplam 60 ilde tıp fakültesi kurulmuş durumda… 125 tıp fakültesinin içerisinde 131 program var. Neden? 18 tıp fakültesinde hem Türkçe tıp Fakültesi hem de İngilizce tıp fakültesi şeklinde çift program var. Her biri ayrı tıp fakültesi…
Öğrenci Olmayan Tıp Fakülteleri
Bu fakülteler içerisinde henüz 12 tanesi öğrenci almıyor. Bunların içerisinde 14 tanesi kurulmuş ama tıp fakültesi eğitimini başka bir tıp fakültesinde yürütüyor. Hemen arka planına baktığımızda bir fakültenin kurulduğunu ama öğrencisine eğitim veremediğini düşündüğümüz de altyapı, eğitici insan gücü olanaklar açısında yeterli olmadan onay aldığını düşünüyoruz ve birçok tıp fakültesi ne yazık ki hem kurulduğu ilde hem bir anlamda destek aldığı tıp fakültesinde yeni sorunların yaratılmasına neden oluyor.
“2004 YILI ÖNCESİ 48 TIP FAKÜLTESİ VARKEN SONRAKİ 10 YILLIK DÖNEMDE 39 TANE VE SON 6 YILLIK DÖNEMDE 38 TANE TIP FAKÜLTESİ KURULDU”
Hızla Kurulan Tıp Fakülteleri
2004 yılı öncesi 48 tıp fakültesi varken sonraki 10 yıllık dönemde 39 tane ve son 6 yıllık dönemde 38 tane tıp fakültesi kuruldu.
125 Tıp Fakültesi ile 1. Sıradayız
Avrupa’da övünülür mü bilmiyorum ama bu durum bizi gerçekten kaygılandırıyor; sıra olarak sayı olarak bu nüfus oranlarına da baktığımızda Türkiye, dünyada 125 tıp fakültesi ile 1. sırada… Nüfus olarak bize yakın İngiltere ve İrlanda’da 61, Fransa’da 54, İspanya’da 44, İtalya’da 47 ve Almanya’da 43 tıp fakültesi var. Nüfus çok belirleyici çünkü sağlık hizmetini verirken nüfus da belirleyenlerden bir tanesi. Ama bir hesap yapmak istiyorum. 664 bin kişiye Türkiye’de bir tıp fakültesi düşüyor. Fakat mevcutta 664 bin nüfusu olan – olmayan illerimiz de bulunuyor. Bunun sayısı da 25! Yani nüfusu 664 binin altında olan ama tıp fakültesi bulunan 25 ilimiz var; 60 ilde tıp fakültesi olduğunu hatırlatmak isterim.
1 Buçuk Milyon Kişiye Bir Tıp Fakültesi
Dünyada ortalama bir buçuk milyon kişiye bir tıp fakültesi düşmektedir. Amerika’da bu rakam biraz daha yüksek. Avrupa ile kıyaslamak gerekirse bir buçuk milyon kişiye bir tıp fakültesi şeklinde söylemekte yarar var. Türkiye’deki tıp eğitiminin bence en önemli sorunlarından bir tanesi bu; 86 fakültemiz Türkçe, 9 fakültemiz İngilizce eğitim veriliyor. Her iki programı olan 18 tıp fakültemiz var. Toplamda 104 program Türkçe eğitim veriyor.
İngilizce, özellikle bilim dili olarak İngilizce’yi anlamak, bilmek ve dil hakimiyeti çok önemli. Belki zaman zaman hani sağlık turizmi gibi bunu da bir turizm başlığı gibi düşünüp uluslararası öğrenciler konusu gündeme getirilebilir. Ama bunun karşılığının, kabaca söylüyorum: 9 artı 18 yani 27’ye yakın tıp fakültesinin de İngilizce eğitimle ilgisi olmadığını tanımlamak gerekir.
“TÜRKİYE’DE İNGİLİZCE TIP EĞİTİMİ ALMAK İÇİN HEM ÖĞRENCİNİN HEM ÖĞRETİM ÜYESİNİN DİL PROBLEMİNİ AŞMIŞ OLMASI GEREKİYOR. ÖĞRENCİLER, NE YAZIK Kİ KENDİ DİLİ İLE ANLAMAKTA BİLE GÜÇLÜK ÇEKTİĞİ BAŞLIKLARI SONRADAN EDİNDİĞİ BİR DİL İLE ÖĞRENME KONUSUNDA ÇOK SIKINTI YAŞIYORLAR”
İngilizce Eğitimde Dil Problemi
Ana dili dışında tıp eğitimi gibi bir eğitimi almak için hem öğrencinin hem öğretim üyesinin dil problemini aşmış olması gerekiyor. Öbür türlü çok başarılı öğrencilerimizi yüzde 1’lik, yüzde 5’lik dilimlerden aldığımız tıp fakültesi öğrencileri, İngilizce programlarının puanı biraz daha yüksek olduğu için orayı tercih ettiklerinde ne yazık ki kendi dili ile anlamakta bile güçlük çektiği başlıkları sonradan edindiği bir dil ile öğrenme konusunda çok sıkıntı yaşıyorlar. Bu da önemli problemlerimizden bir tanesi…
Programlar düzeyinde baktığımızda vakıf üniversitelerinin bu konuda biraz daha İngilizce – Türkçe ayrımında 23’e 15 gibi nispeten oran olarak daha yüksek olduğunu söyleyebilirim.
Tıp Fakültesi Öğrenci Sayıları
Tıp Fakültesi öğrenci sayılarına bakıldığında; 4500 sayısı 2000’li yılların başında tartışma konusuydu. Bugün için 16 bin 484 tıp fakültesi kontenjanı var. Toplam öğrenci 6 yıllık eğitim süresinde 122 bin 391. Oranlara bakarsanız 12 bin 928’i vakıf üniversitelerinde. Bir tıp fakültesinde bir öğretim üyesine kabaca 7 – 8 öğrencinin düştüğünü söylüyoruz. Vakıf üniversitelerinde bu oran biraz daha düşük: 4 öğrenci. 2015 verilerine göre Amerika’da 2’ye yakın! Bu, doğrudan mezuniyet öncesi tıp eğitimini belirleyen bir etmen.
Öğrenci Sayısı Yüksekliği
Tıp eğitimi, ilk yılları bir tarafa bırakarak söylüyorum; sadece kuramsal bilgiler değil, profesyonel değerler, etik değerler ve eğitici tanımları birçok başlık içerisinde öğretim üyesi ile yakın temasta olan öğrencinin tıp fakültesine girdiği ilk günden itibaren çok belirleyici… Sadece tahmin ettiğiniz gibi öğretim üyesi başına düşen öğrenci sayısının yüksekliği değil, başka fakültelerde öğretimini sürdüren tıp fakülteleri var, yaklaşık 14 tane. Bunlar da gittikleri tıp fakültesinde bu oranı daha da yükseltiyorlar. Doğal olarak küçük gruplarla yürüttüğümüz hani sizlerin daha çok bildiğiniz hasta başı vizit dediğimiz süreçlerde neredeyse bir grup öğrencinin odaya giremediği, bırakın hastaya dokunmak, hastayla ilgili temasa geçmek, hastayı göremediği günler yaşıyoruz. Bütün bunlar sadece ve sadece tıp fakültelerinin öğretim üyelerinin ve öğrencilerin sorunu olamaz. Bu doğrudan toplum sağlığını ilgilendiren bir süreç.
Son 1 Yılda Tıp Eğitimi Durdu
Son bir yıl içerisinde ne oldu? Ben de bir öğretim üyesiyim ve tıp eğitimi veriyorum; tıp eğitimi durdu. Kimi fakültelerde, raporları incelediğim zaman görüyorum, 10 gün durduğu söyleniyor, kimileri daha uzun süreler durduğunu söylüyor ama tıp eğitimi durdu. Aslında 2019’un son günleri ve 2020’in başlarında süreç yavaş yavaş belli olmuştu. Ama bütün bu süreç ne yazık ki birçok tıp fakültesinin, üniversitenin yine de hazırlıksız yakalanmasına neden oldu.
İzlenmesi Çok Güç Dersler
Eğitimin büyük bir çoğunluğu biliyorsunuz yüz yüze eğitimler, amfi tarzı eğitimler ilk yıllarda olur ve bu eğitimler yapılamadı. Dersler asenkron ya da senkron çevrimiçi yapıldı. Zaman zaman asenkron ve senkron dersler izlenmesi çok güç derslere dönüştü. 45 – 50 dakika amfide bile izlemek, dikkati toparlamak çok zorken günde 6 – 7 saat anlatılan asenkron konuşmacının mimiklerini göremedik. Çevrimiçi oturumlar ne yazık ki öğrencilere çok büyük katkı sunmadı. Kimi fakülteler asenkron yapıyı kuramadıkları için dersleri eş zamanlı yürütmek istediler. Bu sefer de öğrenci ve öğretim üyeleri arasında zaman sorunları yaşandı. Öğrenciler evlerinden ya da bulundukları yerden istedikleri saatte derse giremediler; doğal olarak senkron daha verimli ve daha etkileşimli gibi gözükmekle birlikte senkron ders verdiğini söyleyen hatta bununla ‘övünen’ tıp fakülteleri öğrenci geri bildirimleri ne yazık ki çok olumlu olmadı.
İlk üç yılda uygulama ağırlıklı çalışmalar var. Öğrenciler daha çok uygulamaları izleyerek anlamaya, kavramaya çalıştılar. Sonuç itibariyle bu süreç bugün de çok değişmedi. Özellikle 4. sınıf ve üst sınıflar biliyorsunuz aşılama programına dahil edildi. Ama ilk üç yılda öğrencilerimiz geçen seneden bu yıla ne yaşamışlarsa aynısını sürdürecekler.
Mezuniyet Öncesi Tıp Eğitimi
Bu noktada ne yapılabilir? Biz TTB olarak daha nitelikli bir mezuniyet öncesi tıp eğitimini çok önemsiyoruz. Bu süreçte öğrenci geri bildirimleri, öğrenci tartışmalarını izlediğimizde en önemli noktanın tıp fakültesini kazanmış ama henüz tıp fakültesi binasına girmemiş, yeni meslektaşlarımız başta olmak üzere ya da 2. ve 3. sınıfta okuyan ama yaklaşık 1 yıldır öğretim üyesi görmeyen öğrencilerimiz, genç meslektaşlarımız için mutlaka panellerin düzenlenmesi, onların kendilerini ifade edebilecekleri ya da anlamakta güçlük çektiği başlıkları tartışma oturumlarında zenginleştirecekleri oturumların yapılması gerekiyor.
Tıp Eğitimi Çok Yüklü
Videoların mutlaka kısaltılması, öz hale getirilmesi gerekiyor. Tıp eğitimi çok yüklü; özellikle salgın döneminde bunu bir kez daha test ettik. Birbirimizin belki dersini çok fazla izlemiyorduk ama 1 200 – 1300 saat ders kayıtları alınca her dönemde, öğrencilerimizin nasıl bir kuramsal ders yüküyle karşı karşıya kaldıklarını hep birlikte görmüş olduk.
Salgın döneminde önemli bir konu, dönem 4 – 5 ve internlük dediğimiz son sınıflar… Bu bir yıllık süre içerisinde sanki ilk üç yılda imiş gibi kuramsal dersler videolara kaydedilip ya da çevrimiçi senkron uygulamalarla yapıldı. Birçok tıp fakültesi bu günlerde yani Mart – Nisan aylarında klinik eğitimlerin açılabileceğini öngörmüşlerdi, memnuniyetle söylüyorum, kişiler aşı oldular ve birçok fakültede stajyerlerimiz ya da internlerimiz baştan beri zaten eğitim içindelerdi ve sürece döndüler.
Geçen bir yıl içerisinde; örneğin dönem 4’ten 5’e geçen, dönem 5’ten 6’ya geçen ya da 5. sınıftan mezun olmuş genç meslektaşlarımız var. Bunlarla ilgili ne yapılabileceğine dair önerilerimiz var. Bu konuda hem Yüksek Öğretim Kurumundan üniversite dekanlıklarına hem de Sağlık Bakanlığına çok önemli görevler düşüyor.
“BÜTÜN UZMANLIK ALANLARININ KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNİ ÖNCELEMESİ GEREKİYOR. BUNUN İÇİNDE KARDİYOLOGLAR DA VAR; PLASTİK CERRAHLAR DA VAR; HER MESLEK GRUBUNUN KORUYUCU SAĞLIK HİZMETLERİNİ YAPILANDIRMA SÜRECİNE KATKI SUNMASI GEREKİR”
Birinci basamak Hizmetin Değeri
Salgın bize ne öğretti? Birinci basamak sağlık yapılanmasının değerini bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Biz yıllardır birinci basamak sağlık hizmetleri derken koruyucu sağlık hizmetleri derken bunu sadece pratisyen hekim, aile hekimi diye düşünmedik. Bütün uzmanlık alanları da dahil her birinin koruyucu sağlık hizmetlerini öncelemesi gerekiyor. Bunun içinde kardiyologlar da var; plastik cerrahlar da var; her meslek grubunun birinci basamak yani alanda çalışanlarının koruyucu – önleyici sağlık hizmetlerini yapılandırma sürecine katkı sunması gerekir.
Teletıpta Temkinli Olunmalı
Pandemi ile birlikte tıpta; uzaktan öğrenim, çevrimiçi , mobil, e-öğrenim gibi kavramlar gündemimize girdi. Burada çok üzerinde dikkatle durulması gereken bir uygulama var: Teletıp! Avrupa’da ve Türkiye’de de benzer uygulamalar var. Ama burada çok temkinli olmak lazım, özellikle hasta mahremiyeti ve sağlık verilerinin güvenliği konusunda çok temkinli olmakta yarar olduğunu vurgulamak istiyorum.
Koruyucu Hekimlik Öncelenmeli
Salgın tıp eğitimi müfredatının çok yüklü olduğunu bir kez daha gösterdi. Bir tıp fakültesinde bir yıl boyunca 1250 saate yakın ders kayıtlarının olduğunu, bunların sadece kuramsal dersler olduğunu, bunun yanı sıra uygulama, laboratuvar ve benzeri uygulamalı ziyaretlerin olduğunu da göz ardı etmemeliyiz. Bunun mutlaka gözden geçirilmesi gerekiyor. Koruyucu hekimlik öncelenmeli. Sağlık ocakları kapandıktan sonra, tıp fakültelerinin birinci basamakta öğrenciler; erken dönemde hastalarla, yenidoğanlarla, bebeklik ve çocukluk dönemindeki kişilerle karşılaşma konusunda sorunlar yaşamaya başladı. Aile hekimliği sistemi biraz farklı bir sistem… Koruyucu sağlık hizmetlerinden daha çok tedavi edici sağlık hizmetlerine odaklanılan; yoğun çalışılan; belki hastaların içeride öğrencilerin olmasını istemediği bir sistem ya da kimi zaman eğiticiler, orada çalışan meslektaşlarımız da yoğun öğrenci görmek istemiyor olabilirler. Öğrencilerimiz ikinci ve üçüncü basamakta hasta görerek, sağlıklı insan görerek mezun etmememiz gerektiğini bu salgın dönemi bize hatırlatmış oldu.
“SADECE TIP FAKÜLTESİ BÜNYESİNDE OLAN BİLİMLER DEĞİL, ÖĞRENCİLERİMİZİ TOPLUM BİLİMLERİ İLE BİR ARAYA GETİRMELİYİZ. NİTEKİM SALGIN SADECE TIP BİLGİSİYLE YÖNETİLEMİYOR. TIP FAKÜLTESİ MEZUNLARINA EŞ ZAMANLI ÇİFT DİPLOMA YETKİNLİĞİ VERİLEBİLMELİ”
Halk Sağlığı Uzmanlığının Önemi
Sağlık yönetiminin çok önemli olduğunu, salgında hekimliğin aslında bir uzmanlık alanı olduğunu, halk sağlığı uzmanlığının ne kadar önemli olduğu bu yapılarda mutlaka halk sağlığı uzmanların görevlendirilmesi gerektiğini yıllardır TTB söylüyordu. Temel ve klinik tıp bilimleri sosyal bilimlerle entegre edilmeli… Sadece tıp fakültesi bünyesinde olan bilimler değil, öğrencilerimizi sosyoloji ile toplum bilimleri ile bir araya getirmeliyiz. Birlikte çalışma kültürünü zenginleştirmeliyiz. Nitekim salgın sadece sağlık bilgisiyle, tıp bilgisiyle yönetilemiyor. Tıp fakültesi mezunlarına eş zamanlı çift diploma yetkinliği verilebilmeli; hem tıp fakültesi hem işletme okuyabilmeli; hem de tıp fakültesi hem sağlık yönetimi okuyabilmeli… Salgın dönemi bize bunu da anımsatmış oldu.
Müfredat Gözden Geçirilmeli
Topluma dayalı tıp eğitiminin yapılanması çok önemli… Müfredatın yeniden gözden geçirilmesi, özellikle birinci basamakta toplum içinde toplumla birlikte bir tıp eğitiminin nasıl yapılandırılacağına dair birikim gözden geçirilmeli. Nasıl bir eylem içerisinde tıp fakülteleri toplumla bir araya gelecek uygulamaların içine katılmalı. Ne yapılabilir? Salgın sonrası kısa erimli eğitim odaklı bir planlama yapılmalı. Bunun için de tıp fakülteleri bence sürecin gerçek özneleridir. Sağlık Bakanlığı birçok nedenle istihdam olanağı yarattığı için öğrenci sayısını belirlediği, uzmanlık alanını belirlediği için Sağlık Bakanlığı tüm bu işlemleri tek elden yürüttüğü için bu sürecin içinde olmalıdır. TTB hem birikimini hem hekimleri ve tıp fakültesi öğrencilerini temsilen bu sürecin içinde yer almalı.
Bence öğrenciler ve öğrenci temsilcileri tıp eğitiminin içinde yer almalıdır. Uzmanlık öğrencileri de uzmanlık eğitiminin öznesi olmalıdır. Bunu TTB de yıllardır söylüyor. Öğrencilerin olmadığı bir tıp eğitimi tasarlamak, yürütmek, planlamak ne yazık ki günümüzde yaşadığımız sorunların temelini oluşturuyor.
Cerrahide Birçok Hastayı Erteledik
Salgın sonrası acil durum planlaması içinde eğitimlerin telafi edileceği söylendi. Özellikle cerrahi branşlarda birçok hastayı erteledik; erteleme dönemi yaşandı. Bu beni biraz ürkütüyor işin doğrusu. Ertelenen hastaların birden sağlık kuruluşlarına, tıp fakültelerine başvurusu sonrası nasıl bir yoğunluk yaşayacağımızı ve güvenliği, hasta güvenliğini nasıl sağlayacağımızı mutlaka planlamamız gerekiyor.
Yeni Mezunlar Oryantasyon Eğitimi Almalı
Mezun ettiğimiz öğrencilerimiz var. Son sınıf bizim için çok önemli. Aslında sağlık sistemini biraz daha ayrıntılı gördükleri, hasta karşısında sorumluluk aldıkları bir dönemdir ama ne yazık ki mezunlarımızın büyük bir bölümü bu dönemi çok acil bir – iki staj dışında tamamlayamadı. Gerçek hayatta karşılaşabilecekleri durumları yaşama fırsatları olmadı. O yüzden Sağlık Bakanlığının, öneriler doğrultusunda mezunları bir oryantasyon eğitimine almaları gerektiğini vurgulamak istiyoruz.
Öğrenci Kontenjanları Düşürülmeli
“ÖNÜMÜZDEKİ BİRKAÇ YIL BELKİ 5 – 10 YIL SÜRESİNCE DE TELAFİSİ GÜÇ SIKINTILARLA KARŞILAŞMAMAK ADINA HIZLICA TIP FAKÜLTELERİNİN ÖĞRENCİ KONTENJANLARININ BELLİ BİR ORANDA DÜŞÜRÜLMESİ GEREKİYOR”
Tıp eğitimini etkileyen faktörleri gözeterek 14 bin 500 sayılarına erişmiş tıp fakültesi öğrenci sayısının, pandemide yaşadıklarımızı da gözeterek, önümüzdeki birkaç yıl belki 5 – 10 yıl süresince de telafisi güç sıkıntılarla karşılaşmamak adına hızlıca öğrenci kontenjanlarının belli bir oranda düşürülmesi gerektiğini düşünüyorum.
Profesyonel değerler çok önemli; mezunlarımızın toplum içerisinde duruşları, kurduğu cümleler, aldıkları sorumluluklar açısından profesyonel değerleri benimsemesi çok önemli. Kriz anında sağlıklı tutum alışları çok önemli.