Özel Hastaneler Platformu, Türkiye sağlık sistemine ilişkin görüş ve önerilerden oluşan bir rapor yayımladı.
Raporda sağlık politikaları, finansmanı, insan gücü, mevzuat, medikal endüstri, uluslararası boyut, aile hekimliği ve sağlıklı yaşam politika ve uygulamaları detaylarıyla tartışıldı.
Özel Hastaneler Platformu Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Dr. Mehmet Altuğ, sağlık sektöründe yaşanan gelişmelerin kalıcı ve daha etkili olabilmesi için kapsamlı bir rapor hazırladıklarını belirterek sistemdeki aksaklıkların düzeltilmesini hedeflediklerini ifade etti.
Raporda geçen tespitler ve öneriler şöyle:
Sağlıklı Yaşam ve Koruyucu Sağlık Hizmetlerinde Özel’in Rolü:
Tespit: 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3 ncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinde yer alan “Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ilgili Bakanlığın muvafakatını alarak, kamu ve özel bütün sağlık kurum ve kuruluşlarına koruyucu sağlık hizmeti görevi verir ve bu kurum ve kuruluşların bütün sağlık hizmetlerini denetler.” hükmü gereği özel sağlık kurumlarının da koruyucu sağlık hizmeti verme yetkisi bulunmaktadır. Ayrıca 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 63 üncü maddesinin birinci fıkrasının (a) bendindeki “a) Kişilerin hastalanmalarına bakılmaksızın kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri ile insan sağlığına zararlı madde bağımlılığını önlemeye yönelik koruyucu sağlık hizmetleri.” hükmü gereğince SGK tarafından koruyucu sağlık hizmetlerinin 73 üncü madde hükümleri çerçevesinde özel sağlık kurumlarından da hizmet satın alınması mümkün bulunmaktadır.
Öneri: Yukarıdaki Kanun hükümlerinin de verdiği imkân ve yetkilerden hareketle ülke genelinde yaygın özel hastane, tıp merkezi ve polikliniklerden koruyucu sağlık hizmetleri kapsamında hizmet alınması mümkün bulunmaktadır. Bu kapsamda; sigara bırakma, madde bağımlılığı, obezite, çocukluk dönemi aşılamaları, gebelik sürecinin izlenmesi, meme ve göz taraması v.d. kişiye yönelik koruyucu sağlık hizmetlerinin sunulmasında özel sağlık kurumlarının da kapsama alınması önerilmektedir.
Aile Hekimliği Uygulamasında Özel’in Rolü
Tespit: Aile Hekimliği uygulaması ülkemizde 2005 yılından itibaren kademeli olarak 2010 yılında tüm yurtta uygulanmaya başlamış, ancak vatandaşın öncelediği bir sağlık hizmeti aşamasına henüz gelememiştir.
Öneri: Aile Hekimliği görev ve yetkisinin Vakıf Üniversitelerinde olduğu gibi özel sağlık kurumlarına da verilerek sistemin etkinliğinin arttırılması değerlendirilebilir. Ayrıca Aile Hekiminin tetkik ve laboratuar hizmetlerini özel sağlık kurumlarından alınması sağlanabilir.
SAĞLIK HİZMETİ SUNUMU POLİTİKA VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER
Yatırım Planlaması
Tespit: T.C. Anayasasının 56 ncı maddesi Devlete, 3359 sayılı Sağlık Hizmetleri Temel Kanunu’nun 3 ncü maddesi ise Sağlık Bakanlığına kamu ve özel sağlık kurumlarını “yurt sathında eşit, kaliteli ve verimli hizmet sunacak şekilde” planlanmasına yetki vermektedir. Söz konusu yetki ilk defa 15.2.2008 tarihinde sadece özel sağlık kurumlarını kapsayacak şekilde kullanılmaya başlanmış ve bugüne kadar da bu şekilde uygulana gelmiştir.
Öneri: Planlama’nın Anayasa ve Yasa’da düzenlendiği şekliyle kamu (Sağlık Bakanlığı ve Devlet Üniversitesi), Vakıf Üniversitesi ve özel sağlık kurumlarını kapsayacak şekilde uygulanması sağlanmalıdır. Ayrıca planlamanın il bazında, en az gelecek 5 yılı kapsayacak şekilde ilan edilerek kamuya duyurulması sağlanmalıdır.
Sağlık Bakanlığı Hastaneleri Rol ve Sorumlulukları
Tespit: T.C. Anayasasının 56 ncı maddesi “Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.” hükmünü içermekte olup, Anayasa’mıza göre sağlık hizmeti sunumunun bizzat Devletin işlettiği sağlık tesisleri tarafından yerine getirilmesi zorunluluğu bulunmamaktadır. Ülkemiz uygulamasında Sağlık Bakanlığı yasal düzeyde TBMM ve Cumhurbaşkanı tarafından çıkarılan regülasyonları uygulama, kanunla ve Cumhurbaşkanlığı Kararnameleri ile verilen konularda alt regülasyonlar yapma yetkisine sahip bulunmaktadır. Aynı zamanda bizzat sağlık hizmeti sunmaktadır. Bu durum Devlet ve Vakıf Üniversiteleri ile özel sağlık kurumlarının aleyhine sonuçlar doğurmaktadır. 663 sayılı KHK ile Sağlık Bakanlığının “kürek çeken değil, dümen tutan Bakanlık” olarak konumlandırılması amacıyla bağlı kuruluş olarak kurulan Türkiye Kamu Hastaneleri Kurumu uygulamasından kısa süre içinde vazgeçilerek, doğrudan sağlık tesisi işletmeciliğine geri dönmüştür. Anayasamız gereği Devletin sağlık hizmeti sunması bir zorunluluk olmayıp tercih olduğu dikkate alındığında, Kamu Özel İşbirliği (KÖİ) modeli ile sağlık hizmet sunumunun destek süreçlerini kapsayan bölümleri ile radyoloji, laboratuar ve fizik tedavi-rehabilitasyon uygulamalarının özel girişimciler eliyle yürütülmesi konusunda önemli bir aşama kaydedilmiştir.
Öneri: KÖİ modelinin uygulanmasından elde edilen deneyimler ve özel sağlık kurumlarının sağlık hizmeti sunumunda sağladığı başarı dikkate alınarak; KÖİ modeliyle işletilen Şehir Hastanelerinin tıbbi hizmetler de dahil olmak üzere tüm işletmesinin, Sağlık Bakanlığı nam ve hesabına özel girişimciler eliyle yürütülmesi konusunda gerekli teknik ve yasal çalışmaların yürütülmesi önerilmektedir.
Devlet Üniversite Hastaneleri Rol ve Sorumlulukları
Tespit: Ülkemizin Dünyada nitelikli sağlık hizmeti sunumunda saygın bir yere sahip olmasının önemli nedenlerinden birisi de Üniversite Tıp Fakültelerinden ve Hastanelerinden yetişen nitelikli hekim kadromuzdur. Devlet Üniversite hastaneleri hukuken yükseköğretim kurumu statüsünde “Sağlık Uygulama ve Araştırma Merkezi” olarak faaliyet sürdürmektedir. Bu durum Üniversite hastanelerinin işletmeciliğini zorlaştırmaktadır.
Öneri 1: Devlet Üniversite Hastanelerinin işletmecilik ilkelerine göre yönetilebilmesi için Kanunla Üniversite hastanesi tanımı yapılması ve yönetim modelinin işletmecilik ilkelerine göre belirlenmesi sağlanmalıdır.
Öneri 2: Devlet Üniversite hastanelerinde görev yapan deneyimli öğretim üyesi kadrosundan özel sağlık kurumlarının da yararlanabilmesi için Kurumsal sözleşmeye dayalı olarak çalışma modelinin esnetilmesi sağlanmalıdır. Öğretim üyesine ödenecek döner sermaye payının belirlenmesinde hizmet sunumunda üniversite kaynaklarının kullanılmadığı dikkate alınarak 2547 sayılı Kanunun 58 inci maddesindeki üst sınır olan %85 oranının uygulanması sağlanmalıdır.
Vakıf Üniversite Hastaneleri Rol ve Sorumlulukları
Tespit: Vakıf Üniversiteleri, eğitim ve öğretim bakımından Devlet Üniversiteleri ile aynı statüde hizmet sunan, kamu tüzelkişiliğine haiz yükseköğretim kurumlarıdır. Tıp eğitimi amacıyla kurulan Tıp Fakültesi ve diğer sağlık bilimi lisansiyerlerinin uygulamalı eğitim ihtiyacını karşılamak üzere kurulan Vakıf Üniversitesi hastaneleri 15.2.2008 tarihinde özel sağlık kurumları için getirilen yatırım planlaması sonrası sayılarında önemli bir artış meydana gelmiştir.
Öneri: Vakıf üniversitelerinin de kamu sağlık tesisleri ile birlikte planlama çerçevesinde aynı kurallara tabi tutularak hizmet sunması sağlanmalıdır.
Özel Hastanelerin Rol ve Sorumlulukları
Tespit: T.C. Anayasasında yer verildiği üzere, Devlet özel sağlık kurumları eliyle de sağlık hizmeti sunumunu gerçekleştirebilecek durumdadır. 24.5.1933 tarihli ve 2219 sayılı Hususi Hastaneler Kanunu ile özel hastaneler gerekli yasal güvenceye kavuşturulmuştur. Bugün ülkemizin dünyanın birçok ülkesinden sağlık turizmi kapsamında sağladığı hasta ve elde edilen deneyim özel hastane işletmeciliğinde kazanımların önemini ortaya koymaktadır.
Öneri: Hususi Hastaneler Kanunu’nun günümüz ihtiyaçlarını karşılayacak şekilde yeniden ele alınarak sadece özel hastaneleri değil, kamu ve üniversite hastanelerini de kapsayacak şekilde “Hastaneler Kanunu” çıkarılmalıdır.
Ayakta Teşhis ve Tedavi Hizmeti Sunan Sağlık Kurumları (Tıp Merkezleri ve Poliklinikler)
Tespit: Ülkemizde 2017 yılı itibariyle 696 Tıp Merkezi ve 335 Poliklinik yurt genelinde hizmet sunmaktadır. Söz konusu yapılar, ülkemizde sağlık hizmetinin yurt sathına yayılmasında önemli işlevler üstlenmektedirler.
Öneri: Tıp Merkezlerinin A, B ve C grubuna ayrılması sonrası, A grubuna geçmek isteyen kurumlardan özellikle fiziki şartları sağlamakta zorlanan sağlık kurumları için gerekli kolaylıklar sağlanmalıdır.
Sağlık Hizmet Sunumunda Yerel Yönetimler
Tespit: Gerek 5216 sayılı Büyükşehir Belediyeleri Kanunu 7 nci maddesi, gerekse 5393 sayılı Belediyeler Kanunu 14 üncü maddesi kapsamında Belediyelerin sağlık hizmeti sunma yetkisi bulunmaktadır.
Öneri: Diğer kamu sağlık tesisleri yatırımlarında önerdiğimiz gibi Belediyeler tarafından açılacak sağlık tesisleri de planlama hükümlerine tabi olmalıdır. Belediyelerin hizmet sunumunu bizzat kendisinin yapması yanında, bu hizmeti özel sağlık işletmelerine gördürmesi de bir seçenek olarak dikkate alınmalıdır.
Sağlık Hizmet Sunumunda Basamaklandırma
Tespit: Sağlık Hizmet sunucularının 5510 sayılı Kanunun 70 nci maddesi gereği birinci, ikinci ve üçüncü basamak olarak sınıflandırma yetkisi Sağlık Bakanlığı’na verilmiştir. Bakanlık tarafından yapılan sınıflandırmaya uygun olarak SGK tarafından ödeme yöntemleri belirlenmektedir.
Öneri 1: Sağlık hizmet sunucularının sınıflandırılmasında sağlık hizmet sunucusunun hekim ve diğer sağlık insan gücü kapasitesi, faaliyet gösterdiği branşlar, fiziki kapasite, teknoloji düzeyi ve sağlık hizmeti çıktıları dikkate alınarak belirlenmeli, özel hastanelerin de kriterlere uyması halinde 3 üncü basamak olmasına imkân tanınmalıdır.
Öneri 2: 2019/10 sayılı Basamaklandırma Genelgesi ile Sağlık Bakanlığı Eğitim ve Araştırma Hastaneleri ile Devlet Üniversite hastanelerinin, herhangi bir kritere tabi tutulmaksızın doğrudan 3 üncü Basamak sağlık kurumu olarak tanımlanması, buradan hizmet alan vatandaşların aranacak kriterler nedeniyle korunan haklarının yeterince önemsenmediği sonucunu doğurmaktadır. Sağlık hizmet sunucusunun mülkiyetine bakılmadan basamaklandırma kriterlerine tabi olması sağlanmalıdır.
Öneri 3: Vakıf üniversite hastanelerinin 1219 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi ile tanımlanan çalışma modellerine uygun olarak, özel sağlık kurumu gibi Basamaklandırma kurallarına tabi tutulması sağlanmalıdır.
Öneri 4: Özel dal hastanelerinin mevcut Genelge ile 3 üncü Basamak olmaları mümkün değildir. Mükemmeliyet Merkezleri yaklaşımın yaygınlaştığı bir dönemde özel dal hastanelerinin birikimlerinin dikkate alınmaması kabul edilebilir bir yaklaşım değildir. Branş bazlı 3 Basamak olma hakkının tanımlanması sağlanmalıdır.
Öneri 5: Özel sağlık kurumlarının 3 üncü Basamak olmalarını teşvik edecek; branş ilavesi, uzman hekim kadrosu tahsisi, merkez ve ünite açma hakkı verilmesi, yatak ilavesi benzeri uygulamalar getirilmelidir
Sağlık Hizmet Sunumunda Sevk Zinciri
Tespit: Sağlık hizmet sunumunda sevk zinciri uygulaması 5510 sayılı Kanunun 70 inci maddesi ile tanımlanmıştır. Sevk zinciri uygulaması özellikle 2 nci ve 3 üncü basamakta uzmanlık isteyen alanlarda hizmet alan hastalara daha fazla zaman ayrılarak tıbbi hizmet kalitesinin arttırılması için önemli bir fırsat olarak görülmelidir. Bu amaçtan uzaklaşılarak salt sağlık harcamalarından tasarruf amacına yönelik ele alınan sevk zinciri yaklaşımı, 2nci ve 3 ncü basamak hizmet sunumunu riske edecektir.
Öneri: Aile Hekimliği uygulamasının hekim başına vatandaş sayısının 2500’ün altında düşürüldüğü illerden başlamak ve kişileri zorlamaksızın teşvik edici bir anlayışla uygulamaya konulması, uygulamanın kalıcılığı açısından önem taşımaktadır. Bu amaca yönelik olarak aile hekimliğinden sevkli gelen kişilerden katılım payı almayarak ya da daha düşük almak suretiyle sevk zincirinin hayata geçirilmesi önerilmektedir. Bu sayede uzman hekimlerin hastaya daha fazla zaman ayırarak tanı ve tedavide etkinlik sağlanabilecektir.
Bu nedenle sevk zinciri ile elde edilecek mali kazanım tutarında, 2 nci ve 3 ncü basamak hizmet sunucuların geri ödeme fiyatlarına artış yapılarak uygulaması önem arz etmektedir. Uygulamanın temel kazanımı; sağlıklı toplum ve bireyler yanında, mali olarak işletme giderleri ile tetkik ve ilaç giderlerinde sağlanacak tasarruf olacaktır. Uygulamada 1 nci Basamak’tan 2 nci Basamağa yapılan teşvik edici sevk uygulamasının, 2 nci Basamaktan 3 ncü Basamağa da uygulanması gündeme alınmalıdır.
Evde Sağlık Hizmetleri
Tespit: Sağlık hizmetlerinin teknolojik gelişmelerle birlikte mobilize olması, evde sağlık hizmeti sunumunun yaygınlaşmasını daha da kolaylaştırmaktadır. Evde sağlık uygulaması bugüne kadar kamu ya da özel sağlık kurumları tarafından sunulmakla birlikte, geri ödeme bakımından sadece kamu sağlık tesislerine bu hak tanınmış bulunmaktadır.
Öneri: Evde sağlık uygulamalarının özel sağlık kurumları tarafından da sunulduğu dikkate alınarak özel sağlık kurumlarından da hizmet alınması (kamu reel maliyetlerinden düşük olmamak üzere) sağlanmalıdır. Özellikle kanser ve kronik hastalıklarda ortaya çıkan artış dikkate alındığında SGK tarafından sadece kamu sağlık hizmet sunucularında yapılan palyatif bakım ödemlerinin özel sağlık kurumlarının da dahil edilmesi önerilmektedir.
Palyatif Bakım Hizmetleri
Tespit: Dünya’da ve ülkemizde kronik hastalıklarda ve özellikle kanser vakalarındaki artış nedeniyle hastanelerde verilen palyatif bakım hizmetleri, yaşamlarının son evresinde yaşayan hastaların nitelikli hasta yataklarını işgal ederek yüksek maliyetlere yol açılmakta aynı zamanda bakım maliyetlerini arttırmaktadır.
Öneri: Palyatif bakım merkezlerinin, şartlarının hastaların son dönemlerini aileleriyle birlikte geçirebileceği ve manevi terapi şartlarının da sağlandığı bir anlayış ile hastaneye bağlı olarak, farklı binada ya da hastane ile aynı ve/veya bitişik parselde açılmasına izin verilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca bu merkezlerin kemoterapi gibi günübirlik işlem uygulamasına da imkân verilmesi dikkate alınmalıdır.
112 Acil Sağlık Hizmetleri
Tespit 1: Acil ambulans hizmetlerinin sunumu ülkemizde tamamına yakını 112 sistemi aracılığı ile Sağlık Bakanlığı tarafından yürütülmektedir. Uygulamada özel sağlık kurumlarının ruhsatlandırma aşamasında ambulans bulundurma ya da hizmet satınalma zorunluluğu getirilmesinin bir gerekçesi kalmamıştır. En büyük kamu ve üniversite hastanelerine bile bu zorunluluk getirilmezken, küçük ölçekli özel sağlık tesislerinde bu zorunluluğun aranması milli kaynakların israfı anlamına gelmektedir.
Öneri 1: Özel sağlık kurumlarının ruhsatlandırma ve faaliyet süresince ambulans bulundurma ya da hizmet satınalma zorunluluğunun kaldırılması sağlanmalıdır.
Öneri 2: 112 tarafından taşınan acil hastaların hasta transfer kuralının kamu ya da özel ayırımına tabi tutulmaksızın hastanın tıbbi durumu ve sağlık tesisinin yakınlığı ile hasta tercihini dikkate alan bir algoritma ile yürütülmesi sağlanmalıdır.
Öneri 3: Acil sağlık hizmetlerinin fiyatlandırılmasında kamu ve özelde fark alınmaması kuralından hareketle, hastaların kamu ve özel sağlık tesislerinde kabulünü teşvik edecek ödeme sistemi getirilmesi sağlanmalıdır.
Öneri 4: Bu amaçla gece saatlerinde ve hafta sonu yapılan acil hizmetlerinde daha yüksek bir katsayı uygulanması sağlanmalıdır.
Öneri 5: 112 Acil Komuta Merkezi tarafından özel sağlık hizmeti sunucularına ait ambulanslara verilen görevlendirmelerin bedellerinin ödenmesi sağlanmalıdır.
Tespit 2: Acil sağlık hizmet sunumunda “acil tanımının” SGK, Sağlık Bakanlığı ve 2008/13 ve 2010/16 sayılı Başbakanlık Genelgelerinde farklı şekillerde yapılmakta ve uygulanmaktadır.
Öneri: Uygulamada vatandaş ve sektör mağduriyetine meydan vermemek için “acil” tanımının Sağlık Bakanlığı ya da SGK tarafından yapılarak, diğer mevzuat düzenlemelerinin de buraya atıfta bulunması suretiyle sürecin yürütülmesi ihtiyacı bulunmaktadır.
Sağlık Hizmetlerinde Bilişim Uygulamaları
Tespit: Sağlık hizmet sunumu, tıbbi teknoloji, yazılım ve iletişim altyapısındaki gelişmeler sonucu giderek daha fazla dijitalleşmektedir. Ancak uygulamada yürütülen bürokratik işlemler bu gelişmeleri yansıtmamaktadır.
Öneri 1: Gerekli güvenli bilişim standartları belirlenmek ve altyapısı kurulmak suretiyle, sağlık hizmet sunumunda ve bürokratik işlemlerde gerekli dijitalleşme sağlanmalıdır.
Öneri 2: Bilgi paylaşımının kriterleri belirlenmeli, verilerin hangi kurallar çerçevesinde nasıl değerlendirileceği ile ilgili kılavuzların yayınlanmalı ve sağlık kuruluşlarının da kamudaki hasta bilgilerine kamu ile eşit şartlarda erişimleri sağlanmalıdır. (Örneğin ikamet bilgisi)
Öneri 3: Kişisel Verilerin Korunması Kanunu hükümlerine uygun olarak, GSS ve E-Nabız verilerinin 5510 sayılı Kanunun 98 inci maddesi hükümlerine istinaden uygulanmasına başlanan Tamamlayıcı Sağlık Sigortası uygulamasının yaygınlaşması için Medula-Özel Sağlık Sigortaları (SAGMER) entegrasyonunun yapılması sağlanmalıdır.
Öneri 4: Sağlık verilerinin yasallığının sağlanması ve bu verilerin güvenli ortamda kullanılması yetki ve sorumluluğunun Sağlık Bakanlığında olduğu bilinci ile E-Nabız-Medula entegrasyonunun sağlanması önemli bir gelişmedir. Ancak sürecin tek veri anlayışı ile yürütülerek, özel sağlık hizmeti sunucularının operasyonel faaliyetlerinin gecikmesine ve gereksiz maliyetler ile karşılaşmasının önüne geçilmesi sağlanmalıdır.
Öneri 5: Sağlık sisteminin ve politikalarının doğru bir şekilde izlenmesi ve yönetilebilmesi için anonimleştirilmiş verilerin düzenli bir şekilde üçüncü taraflar ile paylaşılması sağlanmalıdır.
Kalite ve Akreditasyon
Tespit: Kalite ve Akreditasyon ülkemizin sağlık hizmet sunumunda gösterdiği başarının taçlandırılması ve sürekli kılınması için vazgeçilmez bir olgudur. Artık sağlık sistemimizin fiziki gerekliliklerin çok ötesinde sağlık hizmet çıktıları ile ölçülmesi gerekliliği bulunmaktadır.
Öneri: Kamu ve özel ayrımı olmaksızın tüm sağlık hizmet sunucularının aynı kalite ve akreditasyon kurallarına tabi olması, uygulamanın gerekli özen ve tarafsızlığın gösterilerek yürütülmesi beklenmektedir.
Hasta ve Çalışan Memnuniyeti
Tespit: Hasta ve çalışan memnuniyeti etle tırnak gibi birbirinden ayrılamayacak ve ayrılmaması gereken iki unsurdur. Ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı ile gerçekleştirilen başarılı çalışmalar sonucu sağlıkta vatandaş memnuniyeti %39 dan %75 lere çıkmıştır.
Öneri: Sağlık hizmet sunumunda hasta memnuniyetini arttırmaya yönelik uygulamaların, çalışan memnuniyetini arttırmaya yönelik boyutu ile birlikte ele alınması sağlanmalıdır. Bu amaçla yürürlükte olan Hasta Hakları Yönetmeliği’nin “Hasta ve Çalışan Hakları Yönetmeliği” olarak yeniden yayımlanması sağlanmalıdır.
Sağlıkta Şiddet
Tespit: Sağlık hizmetinin 7/24 aralıksız ve özveri gerektiren bir meslek olmasına rağmen bir o kadar da hizmet alanların saldırı ve şiddetine maruz kalınması kabul edilemez bir durumdur.
Öneri 1: Konunun yasal düzlemde alınacak önlemler kadar, sağlık hizmet alan hasta ve hasta yakınları tarafından sağlık çalışanlarına sahip çıkacağı uygulamaların da önemi ihmal edilmemelidir. Hasta ve çalışan güvenliğinin birlikte ele alındığı uygulamaların geliştirilmesi sağlanmalıdır.
Öneri 2: Her türlü yazılı, görsel ve işitsel mecralarda sağlıkta şiddeti önlemeye yönelik bütüncül bir iletişim dili geliştirilmelidir. “Yargısız infaz” yaklaşımı ile yapılan basın haberlerine gerekli yaptırımların uygulanması sağlanmalıdır.
Öneri 3: Özel sağlık kurumlarında sağlıkta şiddete yönelik olmak üzere polis memuru bulundurulabilmesine yönelik gerekli mevzuat düzenlemesi yapılmalıdır.
Denetim
Tespit: Ülkemizde sağlık hizmeti sunumu alanında mevzuat geliştirilirken gösterilen gayret ve özen, özellikle denetim aşamasında gösterilmemektedir. Özellikle özel sağlık kurumlarının uygulamada her türlü iş ve işleyişi denetime ve gerekli yaptırımlara tabi tutulurken, kamu sağlık tesisleri için aynı kuralların mevzuat açısından aranmaması, arananların ise uygulamada denetlenmemesi bu kurumlardan hizmet alan vatandaşların haklarının ihmal edilmesi sonucunu doğurmaktadır.
Öneri 1: Ruhsatlandırma ve faaliyet denetiminde kamu özel ayrımının kaldırılması ve kurumların mülkiyetine göre değil, bu tesislerden hizmet alan vatandaşların haklarının öncelenerek denetimlerin tarafsız ve eşit bir şekilde yürütülmesi sağlanmalıdır.
Öneri 2: Denetim ekiplerine özelden de temsilci katılması sağlanmalı, bu amaçla sektör dernekleri ile yakın işbirliği içerisinde çalışılmalı; kalite akreditasyon örneğinde olduğu gibi denetçilerin sertifikasyonu sağlanmalıdır. Ayrıca yıl boyunda farklı ekiplerle yapılan denetimlerin birleştirilerek bütüncül bir açıdan yapılması sağlanmalıdır.
SAĞLIK HİZMETLERİNİN FİNANSMANI POLİTİKA VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER
Sağlık Finansman Kaynağı
Tespit: Ülkemizde sağlık finansman sistemi Dünya’ya örnek gösterilen bir yapıya sahiptir. Bunda doğumundan ölümüne kadar tüm vatandaşların kapsama alınmış olması; sağlık hizmeti kapsamı dışında herhangi bir sağlık hizmetinin bulunmaması, yoksulların priminin Devlet tarafından vergilerle finanse edilmesinin önemli bir etkisi mevcuttur.
Öneri: Halen uygulanmakta olan GSS finansman sisteminin devam ettirilmesi, ancak tahsil edilen GSS primlerinin %25’i kadar ek Devlet katkısı ödenmesi uygulamasının prim tahsilat başarısına değil, GSS’nin sağlıklı toplum hedefinde gösterdiği başarıya göre ödenmesi sağlanmalıdır.
Cepten Sağlık Harcamaları
Tespit: Ülkemizde sağlık harcamalarının bedelleri primler ve yoksullar için vergi kaynaklarından ödenen primlerle karşılanmasına rağmen, bukaynakların nihai finanse edeni yine vatandaşlardır. Dolayısı ile cepten yapılan harcamaların da sağlık finansmanının bir enstrümanı olduğu gerçeğinden hareketle, varlığı değil oranı tartışılmalıdır.
Öneri: Cepten sağlık harcamalarının %15-%20 bandı arasında tutulmasına yönelik politikalar izlenmeli, sağlık hizmetinin bedava olduğu yanılsamasına neden olacak uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Katastrofik Sağlık Harcamaları
Tespit: Ülkemizde GSS ile geliri asgari ücretin üçte birinden az olan bireylerin GSS primlerini Devlet ödemektedir. Bu vatandaşlarımızın sağlık hakları en yüksek limitten aylık 2.399 TL GSS primi ödeyen vatandaşlarımız ile aynıdır. Buna rağmen sağlık harcaması nedeniyle yoksullaşan hane halkları olabilmektedir.
Öneri: Sosyal yardım kanunları kapsamında sağlık harcaması nedeniyle katastrofik sağlık harcaması yapan vatandaşlara gerekli mali yardımların yapılması suretiyle katastrofi gerekçe gösterilerek, GSS’nin finansal sürdürülebilirliğini riske edecek politika ve uygulamalardan kaçınılmalıdır.
Katılım Payı
Tespit: Katılım payı, cepten ödemeler bölümünde de açıklandığı üzere, tüm harcamanın vatandaş tarafından ödendiği gerçeğinden hareketle bireyin kendi finanse edeceği sağlık hizmetini sosyal sağlık sigortacılığı prensipleri nedeniyle ortaya çıkabilen gereksiz kullanımların azaltılması için önemli bir kontrol aracıdır. Ancak uygulamada katılım payı vatandaşların sağlık tesisi tercihini etkilemeye yönelik uygulanmaya başlanmış ve özel sağlık kurumlarına giden vatandaşlarımızdan daha yüksek katılım payı alınmak suretiyle adeta cezalandırılmaktadırlar.
Öneri: Katılım paylarının sağlık kurumlarının mülkiyetine değil, lüzumsuz kullanımını azaltmaya yönelik uygulamaların çeşitlendirilmesi sağlanmalıdır. Katılım payı uygulamasının, amacı dışında mülkiyete dayalı olarak uygulanması ve özel sağlık kurumlarından hizmet alan vatandaşların cezalandırılmasına son verilmelidir.
Özel Sağlık Sigortaları ve Tamamlayıcı Sağlık Sigortası
Tespit: Tamamlayıcı sağlık sigortası, GSS’nin finansal sürdürülebilirliğinin sağlanması ve cepten ödemelerin ikinci bir sağlık sigortası güvencesine kavuşturulması adına taşıdığı önem nedeniyle toplum genelinde yaygınlaştırılması gerekmektedir. Aynı şekilde bireyin Genel Sağlık Sigortası güvencesi dışında ikinci bir sigorta olarak aldığı özel sağlık sigortalarının da sistemdeki varlığı önem taşımaktadır.
Öneri 1: Bireysel emeklilik sisteminin teşviki benzeri uygulamalar ile Devletin vergi teşvikleri ve/veya prim teşvikleri ile Özel Sağlık Sigortalarının ve Tamamlayıcı Sağlık Sigortasını yaygınlaştırılması öncelikli konular arasında yer almalıdır.
Öneri 2: Ayrıca poliçe fiyatlarının belirlenmesinde, hastane ile özel sağlık sigorta şirketi arasında yapılan anlaşma fiyatlarından, SGK tarafından geri ödenen tutar düşüldükten sonra kalan bakiyeyi dikkate alacak yaklaşımın dikkate alınması önerilmektedir. Sürekli SUT fiyatına yaklaştıran TSS fiyat sözleşmelerinin 2007 yılından bugüne ciddi bir artış uygulanmayan SUT geri ödeme tutarları nedeniyle bir süre sonra TSS sözleşmelerini ortadan kaldırma riski ile karşı karşıya kalınacaktır.
Sağlık Harcamalarının Yönetimi ve Oranı
Tespit: Ülkemizde Sağlıkta Dönüşüm Programı gibi vatandaşın çok önemli kazanımlarının yer aldığı reform niteliğindeki harcama artışını içeren politikalara rağmen, GSMH’daki sağlığa ayrılan pay %5,8’den %4,5’e düşmüş bulunmaktadır. Halen OECD içinde hem oransal, hem kişi başı sağlık harcaması olarak (nominal ve satın alma gücü paritelerine göre) en düşük ülke konumundadır. Bu durum, ülkemizin Sağlıkta Dönüşüm Programı ile elde ettiği kazanımlarını riskte etmeye başlamıştır.
Öneri: Kişi başı sağlık harcamasının içinde bulunduğumuz orta-üst gelir grubu ülkeler ortalaması olan % 5.85 (2016 yılı) çıkarılması için gerekli kararlar alınmalı ve uygulamalar hayata geçirilmelidir.
Sağlık Hizmetleri Geri Ödeme Tutarları
Tespit: 5510 sayılı Kanunun 72 nci maddesi gereği SGK tarafından finansmanı sağlanan sağlık hizmetlerinin geri ödeme tutarlarının belirleme yetkisi “Sağlık Hizmetleri Fiyatlandırma Komisyonu” na ait bulunmaktadır. Söz konusu Komisyon tarafından 2007 tarihinden bugüne geri ödeme tutarlarında kayda değer bir artış söz konusu olmamıştır. Kamu sağlık tesisleri için SUT tarifeleri ile ödenmeyen maliyet artışları genel/özel bütçeden ödenmek suretiyle finanse edilmeye devam edilmektedir. Özel sağlık kurumları ve vakıf üniversiteleri için hastadan yasa gereği alınabilen %200 lük fark tutarda, baz alınan SUT fiyatları artmadığı için fiilen 2013 yılından beri özel sağlık kurumlarının toplam tahsil ettiği tutar dondurulmuştur. (Ekim 2013 ayında 2.01 olan USD Kuru, 2019 yılında yaklaşık 3 katına çıkmıştır).
Öneri: Sağlık hizmetleri geri ödeme tutarlarının (SUT) kamu sağlık tesislerinin toplam maliyeti dikkate alınarak belirlenmesi sağlanmalıdır. Söz konusu fiyatların yıllık en az bütçe gider artışları oranında da arttırılması sağlanmalıdır. Kamu politikaları gereği bu yansıtma yapılmayacak ise Genel Bütçeden kamu sağlık tesislerine aktarılan tutar dikkate alınarak, özel sağlık kurumlarına uygulanacak tutar arttırılmalıdır.
Yeni Sağlık Hizmeti Satınalma Sözleşme Modeli
Tespit: SGK tarafından 5510 sayılı Kanunun 73 üncü maddesi kapsamında Sağlık Bakanlığı, Devlet ve Vakıf Üniversiteleri ile özel sağlık kurumlarından sözleşmeler yoluyla aldıkları hizmet satınalma modelleri farklılıklar içermektedir. Sağlık Bakanlığından ve Devlet Üniversite hastanelerinden global bütçe kapsamında fatura kesilmeden ve herhangi bir denetim uygulanmadan hizmet satın alınırken, vakıf üniversitelerinden özel sağlık kurumlarına göre yaptırımları daha sınırlı olan protokoller ile hizmet satın alınmaktadır. Özel sağlık kurumlarından ise gerek hizmet satınalma sözleşmeleri bakımından, gerekse SUT kurallarına uygunluk bakımından sıkı bir denetim uygulanmaktadır.
Öneri 1: Sağlık hizmet sunucuları ile yapılan hizmet satınalma sözleşmeleri kurumlar arasında haksızlığa neden olmayacak şekilde yeniden düzenlenmeli ya da uygulanan sözleşme modellerinden hangisini uygulanacağı konusunda kurumlara seçme hakkı verilmelidir.
Öneri 2: SUT kurallarının mülkiyete dayalı uygulanmasında son verilmeli, tıbbi yetkinlik kriterlerine bağlı kılınması sağlanmalıdır.
Fark Uygulaması
Tespit: GSS’nin kapsamında olan vatandaşlarımıza doğumundan ölümüne kadar oldukça kapsamlı bir sağlık hizmeti hakkı sunulmaktadır. Ancak söz konusu hakların sosyal sigorta sistemi içerisinde değişen ve gelişen tedavi yöntemleri, teknolojiler, yeni ilaç ve ürünler, otelcilik hizmeti gibi nedenlerle farklılaştığı ve maliyetlerinin finansal sürdürülebilirlik için risk oluşturduğu durumlarda dengelenmeye ihtiyaç bulunmaktadır. Ayrıca vatandaşlara seçme hakkı verildiğinde en pahalısının seçilmesi de kuvvetle muhtemel bulunmaktadır. Dolayısı ile ödenecek sağlık hizmetlerinin farklılaştığı ve seçenekli hale geldiği durumlarda vatandaşların seçimlerine saygı duyan ve cepten ödemeleri yoluyla GSS sistemi dışına çıkmadan hizmet almalarına imkan veren bir yapı kurulmalıdır. Aksi taktirde artan ve açık veren GSS bütçesi, borçlanma ya da prim artışları yoluyla yine vatandaştan tahsil edilmek durumunda kalınacaktır.
Öneri 1: Vatandaşların ödeyecekleri azami fark uygulamasının tavanını belirlemek SGK’nın görevi olmamalıdır. Sağlık Bakanlığı tarafından sağlık hizmet sunucularının onaylanan fiyat tarifesi ile SUT geri ödeme tutarı arasındaki fark ödenecek fark tutarının üst sınırını oluşturmalıdır.
Öneri 2: GSS ile anlaşma yapmayan kurumların hekimlerinin yazdıkları reçete ve raporlar tanınmalıdır.
Sağlık İnsan Gücünde Planlama
Tespit 1: Sağlık Bakanlığı tarafından 15.2.2008 tarihinden itibaren uygulanmaya başlanan hekim planlaması, yasal dayanak olmadan sadece özel sağlık kurumları için uygulana gelmiştir. Bu süreçte özel sağlık kurumlarının üretim kapasiteleri dikkate alınmadan yatak sayısına göre planlama uygulaması yürütülmüş ve mağdur edilmiştir.
Öneri 1: Özel sağlık kurumlarının Türkiye’de hekim arzında meydana gelen artıştan, yatak kapasitesi yanında toplam ürettiği hizmetin dikkate alındığı bir planlama uygulanmalıdır.
Tespit 2: Yan dal uzmanlıklarda özel sağlık kurumlarının hekim istihdamına izin verilmemesi buradan hizmet alan vatandaşlarımızın cezalandırılması sonucunu doğurmaktadır.
Öneri 2: Yan dal uzmanlıklarda da yukarıdaki yaklaşım uygulanmalı ve cezalandırmaya dönüşmemelidir. Yapılacak düzenleme ile Sağlık Bakanlığında çalışan yan dal hekimlerinin üniversite öğretim üyelerinde de olduğu gibi kurumsal sözleşmeler ile özelde çalışmasına imkan verilmelidir.
Tespit 3: Diğer sektörlerde olduğu gibi sağlık sektöründe de istihdam-eğitim ilişkisi hayati öneme sahiptir. 2547 sayılı Kanuna 2017 yılında eklenen Ek 36 madde ile kurulan Yükseköğretim Programları Danışma Kurulu bu alanda atılan önemli bir adımdır. Gerek hekim ve diş hekimi, gerekse diğer sağlık meslek mensuplarının programlarının açılması, müfredat ve kontenjanlar açısından gelecek 30 yıllık projeksiyonlar ile belirlenmesi önem arz etmektedir.
Öneri 3: 2547 sayılı Kanunda yapılan düzenleme ile getirilen eğitim-istihdam ilişkisinin geciktirilmeksizin hayata geçirilerek nitelikli sağlık insan gücünü yetiştirilmesinde; arz-talep dengesinin ve çağdaş eğitim müfredatının uzun vadeli planlar ile hayata geçirilmesi sağlanmalıdır. Ayrıca 3308 sayılı Kanunun 20 nci maddesi gereği çıkarılması gereken Yönetmeliğin yayımlanarak uygulamaya işlerlik kazandırılmalıdır.
Tespit 4: Sağlık Bakanlığı tarafından uygulaması yürütülen sertifikalı eğitim programları mezuniyet sonrası sağlık meslek mensuplarının yetkinliklerinin arttırılması ve kimi tıbbi uygulamalarda yetkilendirilmeleri açısından önem arz etmektedir.
Öneri 4: Özellikle ruhsatlandırma ve faaliyet aşamasında zorunlu olan eğitimlerin sektörün ihtiyacı dikkate alınarak düzenlenmeli ve farklı illerde uygulanmasına imkan sağlanmalıdır.
Tespit 5: Özel sağlık kurumlarının hekim istihdamında yaşadığı en temel sorunlardan birisi de nöbetçi hekim sorunudur. Bu sorunun mevcut hekim sayısındaki kısıtlar nedeniyle kısa sürede çözümü mümkün görünmemektedir.
Öneri 5: Gerek Sağlık Bakanlığı, gerekse Devlet Üniversitelerinde görev yapan hekimlerden nöbet saatlerinde kurumsal sözleşmeler ile nöbet hizmeti alınabilmesine ilişkin gerekli mevzuat düzenlemeleri gecikmeksizin uygulamaya geçirilmelidir.
Tıpta Uzmanlık Eğitimi
Tespit: Nitelikli hekim istihdamı için uzmanlık eğitimi özel bir öneme sahiptir. Sağlık Bakanlığı yetki ve sorumluluğunda yürütülen uzmanlık eğitiminin niteliğinin arttırılması ve farklı eğitim kurumlarında verilen eğitimlerin standardizasyonu sağlamak amacıyla mezuniyet aşamasında ulusal bir değerlendirme yapılması gündemde bulunmaktadır.
Öneri: Uzmanlık eğitimi süreçlerinin YÖK tarafından düzenlenmesi konusunda gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Mezuniyet aşamasında eğitim standardizasyonunu sağlamak amacıyla merkezi sınav ile mezuniyet uygulamasının getirilmesi değerlendirmeye alınmalıdır.
SAĞLIK MEVZUATI VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER
Sağlık Mevzuatının Kodifikasyonu
Tespit: Ülkemizde sağlık işletmeciliği, teknoloji ve sağlık insan gücü alanında çok önemli ilerlemeler kaydedilmiş, ancak bu uygulamaların dayanağını oluşturan sağlık mevzuatının bütüncül bir bakış açısı ile ele alınarak güncellenmesi mümkün olmamıştır. Gelecekte hedeflediğimiz sağlık hizmetlerinde Dünya’nın ilk 10 oyuncusu arasında olmak istiyorsak değişen ihtiyaçlara uygun tüm sağlık mevzuatının kodifiye edildiği bir çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır.
Öneri: Üniversitelerin, özel sağlık kurumlarının, meslek örgütlerinin de yer aldığı geniş katılımlı bir ortamda söz konusu çalışma hayata geçirilmelidir.
Sağlık İhtisas Mahkemeleri ve Malpraktis
Tespit: Sağlık alanında yaşanan hukuki uyuşmazlıklarda kararlar büyük ölçüde bilirkişiler tarafından hazırlanan raporlar doğrultusunda sonuçlandırılmaktadır. Uygulamada yaşanan sorunlar sağlıkta şiddetin de önemli nedenleri arasındadır.
Öneri 1: Gerek malpraktis tazminat davalarında, gerekse sağlıkla ilgili davalara ihtisas mahkemesi olarak bakmak üzere Sağlık İhtisas Mahkemelerinin kurulması değerlendirilmelidir.
Öneri 2: Tıbbi kötü uygulamalar nedeniyle açılan tazminat davalarında istenecek manevi tazminat taleplerine üst sınır getirilmesi sağlanmalıdır.
Sağlık Mevzuatı Uygulamalarının İhlaline Yönelik Alınacak Önlemler
Tespit: Ülkemizde mevzuat düzenlemeleri konusunda gösterilen gayretler, uygulama ve özellikle denetim aşamasında zaafiyete uğramaktadır. Özellikle sağlık alanında insan sağlığını riske edecek faaliyetlerin denetiminde görülen zaafiyet, merdiven altı yapıların yaygınlaşmasına neden olmaktadır.
Öneri: Söz konusu yapılarla mücadelede bu mevzuat dışı yapıdan zarar gören hizmet sunucuların kurduğu dernek ve vakıflara yetki verilerek, söz konusu uygunsuzlukların tespitinde yetkilendirilmesi sağlanmalıdır.
İmar Barışı Mevzuat Uygulaması
Tespit: İmar Barışı uygulaması ile uzun yıllardır imar mevzuatına aykırı olan binaların deprem güvenliği hariç, mevcut durumlarının yasal hale getirilerek, cezai yaptırım tehdidinden kurtulmaları sağlanmıştır. Ancak kamu ya da özel sağlık kurumları gibi imar mevzuatı dışında diğer yasal ve yönetmelik düzenlemeleri ile binalarına ilişkin aranan ek şartlara ilişkin bir mevzuat düzenlemesi yapılmadığı için Sağlık Bakanlığı mevzuat uygulamaları ile uyumsuz durumlara ilişkin bir çözüm sağlanamamıştır. Bu nedenle imar barışı düzenlemesi ile imar mevzuatına uygun binalarda hizmet sunan sağlık kurumları daha alt düzenleme olan yönetmeliklere uyumsuzluk nedeniyle cezai yaptırım tehditleri ile karşı karşıya bulunmaktadır.
Öneri : Sağlık Bakanlığı tarafından kamu ya da özel sağlık kurumlarını kapsayan yönetmeliklerde sağlık tesislerine özel aranan kriterlerden deprem sorunu dışındaki diğer uyumsuzlukların imar barışı benzeri bir yaklaşımla çözüme kavuşturulması sağlanmalıdır. Söz konusu binaların yenilenmesi için ise kentsel dönüşüm benzeri mekanizmalar yanında, yatak artırımı, uzman hekim kadro artırımı gibi teşvik yöntemlerinin hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.
SAĞLIK ENDÜSTRİLERİ POLİTİKA VE UYGULAMALARINA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER
Tıbbi Cihaz ve İlaç Üretiminde Millileşme ve Yerelleşme
Tespit: Ülkemizin ilaç ve tıbbi cihaz ihtiyacının önemli bir kısmı ithal olarak karşılanmaktadır. Yerli ürüne kamu ihalelerinde verilen %15 fiyat avantajı, kamu alım garantileri ile yerli üretimin teşvikine yönelik Cumhurbaşkanlığı Genelgesi ile yeniden yapılandırılan Sağlık Endüstrileri Yönlendirme Kurulu bu kapsamda önemli adımlar olarak ele alınmalıdır.
Öneri 1: Kamu alım garantilerinde özel sağlık kurumlarının da kapsama alındığı bir yapı kurulmalıdır.
Öneri 2: Yeri ürün alımında uygulanan %15 fiyat avantaj uygulamasının hedefli ürünlerde özel sağlık kurumlarına da tanınması sağlanmalıdır. Ayrıca yerli üretimde amortisman süresinin hızlandırılmış amortisman süresinin altına çekilmesi önerilmektedir.
Öneri 3: Sağlık alanında Ar-Ge ve Ür-Ge faaliyetlerinin geliştirilmesi ve teşviki amacıyla kurulan TÜSEB’in kuruluş amacına yönelik gerekli faaliyetlere başlaması sağlanmalıdır.
Öneri 4: Geri ödemesi yapılacak ilaç ve tıbbi cihazların bilimsel, mali ve hasta yararına yönelik kriterlerin belirlenerek uygulanacağı İngiltere’deki National Institute of Health and Clinical Exellence (NICE) benzeri yapı TÜSEB bünyesinde A.Ş. statüsünde kurulmalıdır.
SAĞLIK HİZMETLERİNİN ULUSLARARASI BOYUTUNA İLİŞKİN GÖRÜŞ VE ÖNERİLER
Sağlık Turizmi, Sağlık Eğitimi Turizmi, Sağlık Sistemlerinin İhracı ve USHAŞ
Tespit: Ülkemizde sağlık hizmeti sunumu alanında kamu ve özel sağlık kurumları tarafından sağlanan kazanımlar, ülkemizi sağlık turizmi alanında ilk 5 ülke arasına girmesini sağlamıştır. Aynı şekilde sağlık eğitimi alanı da bu süreci takip ederek, özellikle gelişmekte olan ülkeler açısından ülkemiz Devlet ve Vakıf Üniversiteleri eliyle ciddi bir yabancı öğrenci potansiyeli sağlanmıştır. Diğer taraftan ülkemizi Sağlıkta Dönüşüm Programı kapsamında sağlık sistemi tasarımı, hastane işletmeciliği, sağlık bilişimi, kalite ve akreditasyon sistemlerinin kurulması, sağlık mimarisi ve inşaası alanlarında ciddi deneyimler elde edilmiştir.
Öneri 1: Ülkemizin 2023 hedeflerinde ilk 10 ülke arasına girebilmesi için her alanda olduğu gibi sağlık alanında da kazanımlarımızın ihracı sağlanmalıdır. Bu amaçla kurulan USHAŞ’ın bir an öne aktive edilmesi vesektör ile yakın işbirliği içerisinde çalışmasına ihtiyaç bulunmaktadır. Ancak özel sektörün liderliğinde bu aşamaya gelinen sağlık turizmi alanında, haksız rekabete yol açacak uygulamalardan kaçınılması önem arz etmektedir.
Öneri 2: Özel sağlık kurumlarının sağlık turizmi faaliyetlerinde bulunabilmelerine ya da pazar payını arttırmalarını sağlayacak; branş, tıbbi cihaz, birim-merkez açılmasının teşvik edilmesi sağlanmalıdır.
Sağlık Serbest Bölgeleri
Tespit: 663 sayılı KHK’nın 49 uncu maddesi ile gündeme gelen Sağlık Serbest Bölgeleri uygulaması bugüne kadar realize edilememiştir. 663 sayılı KHK ile yapılan yasal düzenlemenin Serbest Bölgeler Kanununda buna yönelik bir düzenleme getirmemesi ve mevcut mevzuatın hizmet sektörü ihtiyaçlarına cevap vermekte yetersiz kalması, bunda önemli bir etkendir.
Öneri: Dünyadaki hizmet sektörü serbest bölge uygulamaları örneklerinin incelenerek, Serbest Bölgeler Kanununda gerekli düzenlemelerin yapılması sağlanmalıdır. Gerek sağlık turizmi, gerek sağlık eğitimi turizmi ve gerekse yaşlı bakım turizmi amaçlarına uygun olarak yapılandırılacak serbest bölge yaklaşımının sağlıkta planlama hükümleri uygulanmaksızın hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.
AB Gümrük Birliği Hizmetler Sektörü
Tespit: AB ile yürütülmekte olan Gümrük Birliğinin güncellenmesi müzakerelerine hizmetler sektörünün de dahil edilmesi önem ve öncelik taşımaktadır. Özellikle hastaların serbest dolaşımı kapsamında ülkemizin de dahil edilmesi sağlık turizmi alanında çok önemli bir kazanım elde edilmesi sonucunu doğuracaktır.
Öneri: Gümrük Birliği güncelleme çalışmalar kapsamına sağlık hizmetleri sektörünün de dahil edilmesi sağlanmalıdır.
Uluslararası Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri Nedeniyle İlgili Ülke Sosyal Güvenlik Kurumlarını Sübvansiyon Uygulamasına Son Verilmesi
Tespit: Ülkemizin yurtdışında çalışan vatandaşlarının Türkiye’ye geldiklerinde ya da döndüklerinde emeklilik ve sağlık haklarının korunmasını amaçlayan Uluslararası Sosyal Güvenlik Sözleşmelerinin bugüne kadarki uygulaması, ülkemizin diğer ülkelerdeki sosyal güvenlik kurumlarını sübvanse etmesi sonucunu doğurmuştur. Buna neden olan en temel gerekçe ise, ülkemizdeki SUT geri ödeme tutarlarının gerçek maliyetlerin altında belirlenmiş olmasıdır.
Öneri: Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından mevcut sağlık alanını kapsayan sosyal güvenlik sözleşmelerinin gözden geçirilerek, ülkemizde tedavi olan ilgili ülke sigortalılarının sosyal güvenlik kurumlarına ilgili ülke fiyatları ile fatura edilmesine yönelik düzenlemeler hayata geçirilmelidir.