“ÇALIŞILAN KURUMA GÖRE COVID-19 GEÇİRME DAĞILIMI YÜZDESİNE BAKILDIĞINDA ŞEHİR HASTANELERİ YÜZDE 31 İLE YÜKSEK BİR YÜZDEYE SAHİP! ‘ŞİRKET HASTANELERİ’ DE DEDİĞİMİZ ŞEHİR HASTANELERİNİN MİMARİLERİNİ; AÇILMAYAN CAMLARINI, MERKEZİ HAVALANDIRMA SİSTEMLERİYLE İLGİLİ SORUNLARINI YAKINDAN BİLİYORUZ”
11 Mart 2021 itibariyle, pandeminin bir yılını geride bıraktık… Geçen bir yılın pandemi yönetimini değerlendiren Türk Tabipleri Birliği (TTB) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı online düzenlenen basın toplantısında şunları kaydetti:
“Geleceğimizin güzel olması toplumsal dayanışmaya bağlı… Bunu hiç unutmamak gerekiyor. Epidemiyolojik açıdan değerlendirmeye baktığımızda; verilerin değerlendirilmesi, toparlanması, olguların saptanması, hastalığın yayılmasının önlenmesi, kontrol önlemlerinin etkisini gösteren hastalanma sayıları, ölüm sayıları ve yaşam kalitesine ilişkin verilere ihtiyaç var. Ama biliyoruz ki bu veriler durmadan değişti; tabloda kutular değişti; kutularda isimler değişti; vaka oldu, hasta oldu ve sonunda vaka sayılarını açıklamak zorunda kaldılar 26 Kasım itibariyle… Filyasyonun başlangıcı Nisan’ın ortalarına denk geliyor. Ama bu gerçek bir filyasyon da değil; bu badece temaslı taraması ile sınırlı kaynak vakaya ulaşan bir çalışma değil.
Az Sayıda test Yapıldı
Test politikası çok önemliydi. Bin kişi başına düşen günlük test sayısı üzerinden değerlendirme ve test pozitif oranlarının yorumlanması gerekiyor idi. Test sayılarının düşük olduğunu TTB sürekli belirtti. Hastalığın daha fazla yayılımının önlenmesi için farmakolojik olan ve olmayan önlemler var. Kontrol önlemlerinin etkisini gösteren hastalanma düzeyleri var ama Türkiye’de olası, kuşkulu ve doğrulanmış olgu sayısı yayımlanmadı. Sadece doğrulanmış olgularla ilerlediler ve bu da ciddi bir veri eksikliğine yol açtı.
Vaka Sayısı Zamanında Bildirilmedi
Ayrıca toplam vaka sayısını bildirme konusunda da oldukça gecikmeli bir tutum alındı. 9 Aralık’ta toplam vaka 558 binlerde iken 10 Aralık’ta 1 milyon 748 bin oldu. Yani bir gecede 1 milyon 200 bine yaklaşan yeni vakamız oldu. O nedenle bütün bunları ayrıntılı verileri elde etmeye ihtiyacımız vardı ama ne yazık ki yapamadık.
Fazladan Ölüm sayısı
Biliyoruz ki ölüm oranları çok büyük önem taşıyor. Olası ve doğrulanmış ölümlerin, fazladan ölümlerin tanımlanması gerekiyor. Ama bunlarla ilgili de sıkıntılarımız olduğunu biliyoruz. Ölüm sayılarına baktığımızda özellikle TTB 28 Ekim’de Halk Sağlığı Kolu ile birlikte bir açıklama yaptı ve dedi ki ‘Salgın sürecinin başarısı fazladan ölüm sayılarıyla belirlenir!’ Resmi ölüm sayıları böyleyken fazladan ölümlere baktığımızda halk sağlığı kolunun derleyebildiği 9 ilin verilerine göre yani Türkiye nüfusunun yüzde 34’üne göre fazladan ölümün 2019 yılına göre yüzde 59 arttığını, 26 bin 459 fazladan ölüm olduğunu görüyoruz. Böyle bir tablo var karşımızda. Dolayısıyla bütün bunlarla ilişkili olarak da yeterli bir değerlendirme yapamadığımız muhakkak.
Olgu Tanımında Eksiklik
Tedavi ile ilgili olarak Dünya Sağlık Örgütü öncelikle olguları 3 grupta değerlendirmek gerektiğini söyledi. Ama bizde böyle bu durum söz konusu olmadı. Radyolojik olarak bulguları pozitif olan olgular PCR testi negatif olduğu için olgu olarak tanımlanmadı. Taramalar yaygın yapılmadı oysa semptomatik olguların da taramalarla tespit edilmesi gerekiyordu. Tedaviyle ilgili sınıflandırmalar vardı. Dünya Sağlık Örgütünün gruplandırmaları ve buna ilişkin tedavi ilkeleri oluşturulmuştu.
Tedavide Yanlış Israr
Tedaviye ilişkin ilk döküman 13 Mart 2020’de yayımlandı; ardından 27 Mayıs’ta güncellendi. Ama ondan sonra Kasım’a geldiğimizde artık yaşayan bir kılavuza dönüşmüş oldu. Sağlık Bakanlığının tedaviye ilişkin rehberleri var; Covid-19 hastalığına ilişkin rehberleri var. Bunlar yayımlandı. Ancak bu rehberlerde değişmeyen bir tedavi seçeneği, dünyada uygulanmayan hidroksiklorokin oldu; dolayısıyla ısrarla bu tedaviyi sürdürme iradesi gösterdiler. Sahada da ilaçları dağıtma konusunda özellikle sağlık çalışanlarına bu ilaçları mutlaka verilmesi gerektiği ifade ediliyordu.
TTB Mayıs ayından itibaren aylık değerlendirmeler yaptı. Bunun yanı sıra daha kapsamlı ikinci, dördüncü, altıncı ve nihayetinde dokuzuncu ay değerlendirmelerimiz oldu.
Yeterli Düzeyde Tarama Yapılmadı
Aşılara geldiğimizde; aşılarla ilgili çok hızlı bir izolasyon gerçekleştirildi ve Mart 2020’de ilk insan çalışmaları başladı. Aşı onay süreçleri hızlandırıldı, tabii bunun için acil kullanım olayları ile ilgili düzenlemeler yapıldı. Haziran 2020’de FDA, kalite ve güvenlik verilerinin koşulların sağlanması, etkinliğin belirlenmesi ile Faz 3 çalışmasıyla aşılamaya acil kullanım onayı verileceğini ifade etti. Tabi karşımıza son dönemde virüsün mutasyona uğramasıyla birlikte varyantlar ortaya çıktı; bununla ilgili de bir takım sınırlılıklar olduğunu biliyoruz. Sağlık Bakanının Mart itibariyle yaptığı açıklamaya göre; 76 ilde toplam 41 bin 488 İngiltere mutantı; 9 ilde 61 Güney Afrika mutantı ve 1 ilde 2 Kaliforniya ve Newyork mutantı ve 1 adet de Brezilya mutantı olduğu bildirildi. Tabii bu veriler, taramaların yeterli düzeyde yapılması ile ilişkili.
Test Sayıları Çok Az
Test sayılarının hala binde 2 düzeyinde olmadığını görüyoruz. Ona rağmen hızlı bir yükselme eğilimi var Türkiye’de… Ve yeni bir normalleşme iddiası var.
Sağlık Çalışanları Neler Yaşadı?
Peki sağlık çalışanları bu bir yıl içnde neler yaşadılar? İlk yitirilen insanımız aslında bir sağlık çalışanı idi; 17 Mart’ta bir eczacıyı yitirdik ve eczacılar, yitirdiğimiz sağlık çalışanları arasında önemli bir orandalar. Çünkü kapalı ortamlarda, uygun havalandırması olmayan ortamlarda çalışmak zorunda kalıyorlar. Bunları da değerlendirmek gerekiyor. 11 Mart 2021 itibariyle 385 sağlık çalışanını yitirdik. En yüksek sayıda sağlık çalışanını 44 kişi ile Aralık ayında yitirdik.
‘Şirket’ Hastaneleri ve Açılmayan Camları
“ÜLKEMİZDE YAPILAN ARAŞTIRMADA 562 SAĞLIK ÇALIŞANININ 5’TE 1’İNDEN FAZLASI AÇILIR PENCERE OLMAYAN ORTAMLARDA ÇALIŞIYOR”
Türk Toraks Derneğinin yaptığı çalışmaya göre; çalışılan kuruma göre Covid-19 geçirme dağılımı yüzdesine bakıldığında yüksek bir yüzdeye sahip şehir hastanelerini (Yüzde 31) görüyoruz. Dolayısıyla hepimizin son günlerde bu ‘şirket hastaneleri’ de dediğimiz şehir hastanelerinin mimarisi ile ilgili sorunları biliyoruz; açılmayan camları, merkezi havalandırma sistemleriyle ilgili sorunlara değindiğimizi de unutmayalım. 562 sağlık çalışanına sorulduğunda, beşte birinden fazlasının açılır pencere olmayan ortamlarda çalıştığını görüyoruz.
En Fazla Ölüm Oranı Eczacılarda
Peki biz yitirdiğimiz sağlık çalışanları açısından nasıl bir dağılım görüyoruz? Hekimler önemli bir oranda fakat hekim sayısı ile eczacı sayısı oranlandığında eczacıların oran olarak daha yüksek olduğunu söyleyebiliyoruz. Bunun ötesinde sağlık çalışanları arasında özellikle işçi olarak çalışanlar da oranın 88 kişinin 63’ünün işçi olduğunu unutmayalım. Korumak için aşılama çalışmalarında onların göz ardı edildiği bir ortam var.
İşyeri Hekimleri Daha Fazla Hastalandı
Sayı olarak en fazla aile hekimlerini (17 aile hekimi) yitirmişiz… Ardından en fazla işyeri hekimini (15 hekim) yitirmişiz; işyeri hekimlerinin ortalama yaşları hekimler ortalamasından 4 yaş daha fazla (64,5). İşyeri hekimlerinin çok işyerinde çalışması ve yaş ile birlikte ek hastalıkların rolü olduğu gibi çalışma ortamlarının da hastalık yayıcı olduğunu biliyoruz. Covid-19 zaten bir iş hastalığı idi ve iş hastalığı olduğu gibi işyeri hekimlerini de daha fazla hastalandırdı.
Hekimler Umutlu
Peki sorunlara çözüm üretilebilir mi? diye sorduğumuzda hekimler hala çok umutlu ve yüzde 91’i sorunlara çözüm üretilebileceğini düşünüyorlar. B irinci sırada da sağlık sisteminde değişiklik ve düzenleme yapılması gerektiğini ifade ediyorlar.
“BİRİNCİ BASAMAK, PANDEMİ SÜRECİYLE İLK KARŞILAŞAN VE SON ÇIKAN OLMAK ZORUNDA AMA BİZ BİRİNCİ BASAMAĞI YOK SAYIYORUZ, ONLARI KORUMUYORUZ DA. AYRICA EN FAZLA ONLARIN HASTALANDIĞINI VE YİTİRDİĞİMİZİ GÖRÜYORUZ”
Birinci Basamağı Yok Sayıyoruz
Birinci basamak, pandemi süreciyle ilk karşılaşan ve son çıkan olmak zorunda ama biz birinci basamağı yok sayıyoruz, onları korumuyoruz da. Ayrıca en fazla onların hastalandığını ve yitirdiğimizi görüyoruz. Bir yılın sonunda bizim temel önerimiz veri şeffaflığı! Veriler şeffaf olmadığında bir sonuca ulaşabilme olanağı olmadığını biliyoruz.
“YAPILAN BÜTÜN ARAŞTIRMALAR VE BİLİMSEL VERİLER BİZİ GÜÇLENDİRİYOR. FAKAT TÜRKİYE’DE BİLİMSEL ARAŞTIRMALAR İÇİN ETİK KURUL ONAYI YETMİYOR, SAĞLIK BAKANLIĞI İZNİ GEREKİYOR! PANDEMİ TABLOSUNU GERÇEKTEN GÖSTERECEK, ÖNÜMÜZE IŞIK TUTACAK ARAŞTIRMALAR İÇİN İZİN VERİLMELİ”
Bilimsel Araştırmalar Bizi Güçlendirir
Yapılan bütün araştırmalar sonuç olarak bizi güçlendiriyor, bir dayanışmanın parçası yapılan bu araştırmalar ve bilimsel veriler, bunu hiç unutmayalım! Ama Türkiye’de bu pandeminin bize gösterdiği bir durum daha var: Bilimsel araştırmalar için etik kurul onayı yetmiyor artık. Sağlık Bakanlığı izni gerekiyor ama Sağlık Bakanlığı Sağlık Bakan Yardımcısına izin verebiliyor. Sonra o yayımlar bir gidiyor, bir geri çekiliyor ama gerçekten tabloyu gösterecek bizim önümüze ışık tutacak araştırmalar için izin verilmediği gibi meslektaşlarım hakkında soruşturmalar açılabiliyor.