Sağlık Bakanlığı Müsteşarı Prof. Dr. Eyüp Gümüş, TÜSAP Sağlık Platformunun düzenlediği vizyon toplantılarında sağlık teknolojilerinde Türkiye’nin durumunu değerlendirdi:
“Türkiye’nin ciddi bir tıbbi cihaz alımı var. Bu alım birinci planda şehir hastanelerimiz hızlı yapılıyor, ikinci planda Sağlık Bakanlığının yaptığı hastanelerin yenilenmesi var, yeni hastaneler var, yaklaşık yine 50 bin yatak revizyonu var. Tüm bunlarla birlikte özel sektör, üniversitelerimiz… Türkiye’de ciddi bir tıbbi cihaz pazarı var. Bu pazara genel olarak baktığımızda yaklaşık 6 milyar TL’lik bir pazardan bahsediyoruz. Bu pazarda Sağlık Bakanlığı oranı yüzde 69.
Tıbbi Cihazlarda Yerlileştirme Fırsatları
- Sağlık Bakanlığının toplamdaki 20.000 yeni yatak kapasitesinin 2018’e kadar sağlanacak olması. 2020 projeksiyonunda daha yeni hastaneler var.
- PPP modeli ile yapılan şehir hastanelerinin ilave tıbbi cihaz volümleri, şu anda sözleşmelerini yapan hastanelerle oturulup değerlendirilebilir, bir kısmı daha sözleşmelerini yapmadılar. Bir kısmı ile oturulup konuşulacak. Burada bizim modellerimiz uygun olursa onlar da bu sisteme girebilir. Ya da yeni yapacağımız ihalelerde bu şartı koşarız: “SİP alanındaki ürünlerle bu hastaneleri donatırsınız” deriz.
- Kamu hastanelerinin (Üniversite + Sağlık Bakanlığı) yıllık tıbbi cihaz gereksinimleri var.
- Tıbbi cihazların her yedi yılda bir yenilenme volümü, belli ömürleri var. Kamu, özel sektör, tüm hastanelerimizde her yıl yenilenen bir cihaz grubu var.
5 Cihazda Yerlileşme Fırsatımız Var!
Türkiye’de yerlileşme fırsatına detaylı baktığımızda 5 cihazı gündeme alıyoruz.
Yerlileştirme kapsamında ilk etapta;
- Manyetik Rezonans Görüntüleme
- Bilgisayarlı Tomografi
- Dijital Röntgen
- Ultrasonografi Cihazı
- Hasta başı monitörü değerlendiriliyor ve konunun sahibi Sağlık Bakanlığı ve Sanayi İşbirliği Programı (SİP) çerçevesinde bu alımlar gerçekleştirilecek.
Türkiye’de yerli kapasite var. Bazı firmalarımız dijital röntgen yüzdesi olarak baktığımızda birçok parçasını imal edebiliyor.
Örneğin belirli kapasitesi olan ve monitör yapan firmalarımız var. Ve diğer cihazlarda da bir kapasite var. Bunları da sisteme entegre etmek zorundayız. Burada yabancı bir firma geldi aldı bu işi, yerli firmalar tamamen ortadan kalkacak diye bir husus yok. Bu yerli firmaların kapasitelerinin artırılması sağlanacak. Yabancı firma sadece burada burada know- how verecek. Ama bunu Türkiye’deki yerli firmalar ve KOBİ’lerle yapacak. Yoksa bir firma gelecek, 10 yıl boyunca buradaki tüm işleri alacak ve buradaki yerli sanayiyi çökertecek, böyle bir şey asla söz konusu değil. Zaten tartışmalarımız da burada başlıyor. Bu bakımdan diğer bakanlıkların da hassasiyeti yerli bir kapasite oluşmuşsa, bunların daha üst seviyeye gelmesi için know how’u, birlikteliği oluşturmak. Bunun takibini de birlikte yapacağız.
Tıbbi Sarflarda Kamunun Tüketimi 2,1 Milyar
Genel toplama baktığımızda 2015 yılı tüketim miktarı 2,1 milyar… Bu kamu hastaneler kurumumuzun tüketimi. Üniversite ve özel sektörü kattığımızda, Türkiye’de yılda 5 milyarın üzerinde tıbbi sarf kullanıyoruz. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından son üç yıl içinde yapılan tıbbi malzeme ödemelerinin %52’si Sağlık Bakanlığı 2. ve 3. basamak sağlık tesislerine %23-25’i üniversite sağlık tesislerine ve %23-25’i özel sağlık tesislerine yapılmıştır.
Örneğin kateteri kalem kalem değerlendirdiğimizde analizlerini yapıyoruz. Bunun ne kadarı yerli bir kapasitedir, hangilerini dışarıdan getiriyoruz. Uzun yıllar senden alıyoruz desek yerli kapasite bunları yapabilir mi? İlaçta yaptığımız gibi bio-eşdeğeri varsa “sen bu kapasiteyi geliştir” diyoruz. Yabancıya dedik ki “burada üretirsen kabul, üretmezsen senin yerli olanınla anlaşma yapacağız ve sen satamayacaksın.” Bu tip yaklaşımlar… Onlar da yerlileştirme ile ilgili çalışmalar yapıyorlar.
İllaki tamamen yerli değil ama firmanın gelip burada bu işi yapması, burada bir istihdam potansiyeli oluşturması, buradan ihracat yapması da ülkenin hem cari açığı hem de gelişmişliği için kıymetli değer.
Önümüzdeki süreçte öncelikle plazmayı tamamladık, tıbbi cihaz ve aşıdan sonra da gündeme alacağımız, kullandığımız bu malzemelerin Türkiye’de üretilmesine yönelik çalışmalar yapmak.
Biyoteknolojide de İthalata Bağımlılık Söz Konusu
Biyoteknolojik ürün pazarına baktığımızda, 2015 yılında toplam 1 milyon 900 bin adet kutu bazında imalat söz konusu. 23 milyon kutu civarında bir ithalat var.
Değer bazında baktığımızda imalat 42 milyon civarında, ithalat ise 3 milyar civarında. İmal ürünler 2012 yılının 2. yarısından itibaren piyasaya girmiştir. Aslında kutu bazında baktığımızdaki farklılık değer bazında çok daha açılıyor. 2011 yılında ortalama birim kutu fiyatı 98 TL iken 2015 yılında bu rakam 119 TL olmuştur. 2015 yılında kutu bazında ithal tüketim imal tüketimden 12 kat fazla iken, TL bazında bu fark 70 kata çıkmaktadır.
Bu alanda da Türkiye kendi politikasını geliştirmek zorunda… Uzun dönemde alım garantili gibi…”