Yükseköğretim Kurulu (YÖK) tarafından, Türkiye’deki Devlet ve Vakıf Yükseköğretim Kurumlarının Tıp Fakültelerindeki mezuniyet sonrası eğitimin görüşülmesi amacıyla Mayıs 2017’de düzenlenen “Tıp Dallarında Asistan Eğitimi Çalıştayı” raporu yayınlandı.
Kimler katıldı?
Yükseköğretim Kurulu Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç’ın katılımıyla YÖK’te ilk kez düzenlenen toplantıya YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu ve YÖK yetkililerinin yanı sıra, Türkiye’deki Devlet ve Vakıf Yükseköğretim Kurumlarının Tıp Fakülteleri ile Eğitim Araştırma Hastanelerindeki asistan temsilcileri ile Sağlık Bakanlığı, Kamu Hastaneleri Kurumu ve Adli Tıp Kurumu yetkilileri katıldı.
Çalıştay düzenleme komitesi YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu Başkanlığında şu isimlerden oluştu:
- Dr. Mustafa Akkaya – Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
- Dr. Safa Gürsoy – Yıldırım Beyazıt Üniversitesi
- Dr. Abdullah Ağın – Hacettepe Üniversitesi
- Dr. Mehmet Ali Tokgöz – Gazi Üniversitesi
- Dr. Tolga Aydın – Ankara Üniversitesi
- Dr. Yasemin Say – Sağlık Bilimleri Üniversitesi
“2015’te 36 Ülkede Hala Hiç Tıp Fakültesi Yok”
YÖK Başkanı Prof. Dr. M. A. Yekta Saraç, yaptığı açılış konuşmasında, şunları kaydetti:
“2015 verilerine göre dünyada 2420 civarında tıp fakültesi var. Çin’de, Hindistan’da, ABD’de ve Brezilya’da ve diğer bazı ülkelerde tıp fakültesi sayıları 150’nin üzerindedir. Dünyanın 7 milyar nüfusuna oranla 2420 tıp fakültesinden yılda ortalama 389 bin hekim mezun oluyor. Diğer taraftan 2015’te 36 ülkede hala hiç tıp fakültesi yok. Sahra Afrika’sında 26 ülkede 1 veya 2 tıp fakültesi mevcut. Tıp eğitimine bakıldığında 20. Yüzyılda 3 ciddi eğitim reformu görüyoruz; 20. Yüzyılın başlarında sciencebased (bilim-temelli) müfredatlı eğitim yürütülmüş, 20.yüzyılın ortalarında probleme dayalı eğitim gündeme taşınmış ve son olarak şimdi 21. Yüzyılın başlarında 3. Nesil tıp eğitimini ve sağlık hizmetlerini profesyonel yetkinlik ve global bilgiye dayalı performans temelli yaklaşım yürütmektedir.”
Tıp Mesleği Anlayışı ve Kazanç Kavramı
Değerlerin farklılaştığı bir ortam var. Buna uyumlu yüksek etik değerler ve yüksek kalite ile bir hekimi nasıl yetiştireceğiz, eğitim, araştırma ve hizmet üçlüsünü merkeze alarak de özenle çalışmamız gereken bir konu bu. Klasik tıp mesleği anlayışının içine kazanç kavramının girmesi bir takım yozlaşmalar yanı sıra eşitsizlikleri de beraberinde getirmiyor mu diye bir soru bu noktada hepimizin gündemine girmektedir. Bu nedenle verdiğimiz eğitimde güncel bilimi takip ederken, bizim yetiştiğimiz süreçlerin bir parçası olan klasik eğitim değerlerimizi de kaybetmemek gerekmektedir. Bugün eğitim, araştırma ve hizmet üçlüsünün sağlıklı işleyebilmesi için gereken niteliklere vurgu yapabilme arzusuyla tıp fakültesine girebilmek için ilk 40 binde yer alma şartını koyduk ve bu düzenlemenin geri dönüşleri bize olumlu olarak ulaştı. Toplumun çok farklı kesimlerinin bu düzenlemeye destekleri yükseköğretimin toplum için ayrışma değil uzlaşı noktası olabileceğine dair umutlarımızı yeşertti. Yeni YÖK olarak bütün uğraşımız, gayretlerimizle dikkat ettiğimiz bir noktadır bu.
Tıp Fakülteleri gerçek araştırma merkezlerini ön plana çıkararak ülkemizde yürütülen klinik araştırmaların verimliliğini ve etkinliğini arttırmak konusunda gayret içinde olmalıdır.
Temel Bilimlerde Doktora Programları Gözden Geçirilmeli
Yetiştirdiğimiz hekimlerin tümünün hasta sağlığına doğrudan hasta bakarak katkıda bulunması önlerindeki tek kariyer planı değildir. Bugün ülkemizde ve yurtdışında yetişmiş, gurur duyduğumuz birçok hekim kökenli araştırmacılar bulunmaktadır. Bu nedenle Fakültelerimiz kadrolarının Enstitülerde yürüttüğü çalışmalar ve programları da ayrıca önemsiyoruz. Uzmanlık eğitimi dışında da sağlığa ilişkin doktora alanlarına destek vermeye çalışıyoruz. Yeni 100/2000 doktora bursları projesi buna bir örnektir. Ülkemizdeki Devlet Üniversitelerinde 73, Vakıf üniversitelerinde 27, olmak üzere toplam 100 Tıp Fakültesi var. Bunlardan 84’ü aktif. Diğerleri kurulmuş ama henüz eğitime başlamamış. Bu fakültelerdeki öğrenci Ülkemizdeki Devlet Üniversitelerinde 73, Vakıf üniversitelerinde 27, olmak üzere toplam 100 Tıp Fakültesi var. Bunlardan 84’ü aktif. Diğerleri kurulmuş ama henüz eğitime başlamamış. Bu fakültelerdeki öğrenci sayımız 75 bindir. Öğretim üyesi sayımız 13 bin civarındadır… Bu fakültelerin yeni açılanların da sıkıntılı süreçler yaşandığını bilmekteyiz. Gelişmiş üniversitelerimizin özellikle temel bilimler alanlarında doktora programlarını ciddiyetle gözden geçirmeleri gerekmektedir. Bu süreçte biz gereken desteği vermeye hazırız.”
3348 Eğitim Biriminde Toplam 22 Bin Uzmanlık Öğrencisi Eğitim Alıyor
YÖK Başkan Vekili Prof. Dr. M. İ. Safa Kapıcıoğlu da, “Tıp fakültelerimizde yaklaşık 13 bin öğretim üyesi ve 75 bin öğrenci bulunuyor. Ülkemizdeki üniversiteye ait sağlık uygulama ve araştırma merkezleri yani üniversite hastaneleri ile Sağlık Bakanlığına bağlı eğitim hastanelerindeki 3348 eğitim biriminde toplam 22 bin uzmanlık öğrencisi uzmanlık eğitimi alıyor” dedi.
Anket Sonuçları Ne Diyor?
Çalıştay içeriğinde yer verilmesi planlanan öncelikli konuların belirlenmesi amacıyla 37 soruluk online bir anket hazırlandı. Hazırlanan online anket toplam 1145 asistana ulaştırıldı ve görüşleri alındı. Anket online olarak oluşturuldu ve bir katılım linki düzenlendi. Ardından düzenleme kuruluna ait ortak e-mail hesabından e-posta adresleri temin edilen kurum temsilcisi asistanlara bir davet mektubu ile iletildi. Anket çalıştayın düzenlenmesinden 10 gün önce cevaba kapatılarak sonuçlarının raporlanmasına geçildi. Bu değerlendirme bölümünde ankette bulunan sorular tek tek değil genel olarak değerlendirildi.
Katılımcıların Çoğunluğu Üniversiteden ve Dahili Tıp Bölümlerinden
Ankete katılan asistan/araştırma görevlilerinin % 82.6’sı üniversite, % 17.4’ü eğitim ve araştırma hastanesinden katılıyordu (Şekil 1). Bölgesel dağılım açısından değerlendirildiğinde; asistan/araştırma görevlilerinin bulundukları bölge sayıları ile orantılı bir dağılımları olduğu ve en yüksek katılımın % 24.2 ile İç Anadolu Bölgesi’nde olduğu görüldü (Şekil 2). Ankete katılan asistan/araştırma görevlilerinin eğitim gördükleri yıllar açısından inceleme yapıldığında homojen bir dağılımları olduğu, en yüksek katılımın % 27.8 ile eğitim süresi 13-24 ay arasında olan asistan/araştırma görevlileri tarafından sağlandığı görüldü (Şekil 3). Asistan/araştırma görevlisi olarak eğitim görülen bölümler açısından değerlendirildiğinde Dahili Tıp Bölümlerinden % 57.6 ,Cerrahi Tıp Bölümlerinden % 32.2 ve Temel Tıp Bölümlerinden % 10’lük bir katılım sağlanmıştı (Şekil 4).
31 Uzmanlık Alanı Katılım Sağladı
Tıpta Uzmanlık Kurulu (TUK) tarafınca resmi olarak belirlenmiş 94 uzmanlık eğitimi veren uzmanlık alanından ankete katılım sağlayan alanlar daha ayrıntılı olarak değerlendirildiğinde; toplamda 31 uzmanlık alanından katılım sağlandığı görüldü. Ayrıca katılımın en yüksek sağlandığı beş uzmanlık alanı sırası ile; Dahiliye, Aile Hekimliği, Anestezi ve Reanimasyon, Pediatri ve Acil Tıp olarak belirlendi (Tablo 1).
Temel tıp bölümleri içinde en çok katılım sağlayan ilk üç branş sırası ile; 1. Histoloji ve Embriyoloji, 2. Tıbbi Mikrobiyoloji, 3. Tıbbı Biyokimya olarak belirlendi. Dahili tıp bölümleri içinde en çok katılım sağlayan ilk üç branş sırası ile; 1. Dahiliye, 2. Aile Hekimliği, 3. Pediatri olarak belirlendi. Cerrahi tıp bölümleri içinde en çok katılım sağlayan ilk üç branş sırası ile; 1. Ortopedi ve Travmatoloji, 2. Kulak Burun Boğaz, 3. Göz Hastalıkları olarak belirlendi (Tablo 2).
Tablo 2: Ankete katılan uzmanlık alanlarının dağılımı
Ankete katılımın sağlanamadığı başlıca uzmanlık alanları ise şunlar:
Eğitim Programı Çoğunlukla Var Ama Fiili Uygulama Oranı %100 Değil
Ankette, asistan/araştırma görevlilerine eğitim almış oldukları kurumlarda rutin olarak uygulanan eğitim programları sorgulandı. Kurumların % 84.9’unda eğitim programı bulunduğu bildirildi. Eğitim programı bulunan kurumların % 19.8’inde fiilen programın uygulanmadığı bildirildi. Ayrıca ankete cevap veren asistan/araştırma görevlileri kurumların % 13’ünde eğitim programının bulunmadığını belirttiler (Şekil 5).
Asistan Karnesi Var Ama %22 Oranında Uygulanmıyor
Eğitim aktivitelerinin değerlendirme ve takip sistemi için kullanılan asistan karnesinin kurumlardaki etkinliğinin incelendiği soruda asistan/araştırma görevlilerinin % 75.9’u kurumlarında asistan karnesi bulunduğunu bildirdiler. Ancak bu kurumların % 22.1’inde asistan karnesi bulunmasına rağmen pratikte uygulanmadığı bildirildi. Bunun yanında kurumların % 20.9’unda asistan karnesinin bulunmadığı bildirildi. (Şekil 6).Rotasyon Uygulaması %36 oranında düzenli Uygulanmıyor
Asistan/araştırma görevlileri için eğitim hayatları süresi içinde birçok farklı yetkinlik kazanmalarını sağlayan rotasyon uygulamaları ankete katılanların % 73’ü tarafından faydalı olarak bulunuyordu (Şekil 7). Rotasyon uygulamaları kurumların % 63.1’inde düzenli olarak uygulanıyor, ancak % 36.9’unda ise düzenli bir uygulama sistemi mevcut değildi (Şekil 8).
En Önemli Eğitsel Aktivite Vizit Fakat %25 Oranda Uygulanmıyor
Ankette ayrıca asistan/araştırma görevlileri için eğitim hayatlarında eğitsel katkısının en fazla olduğunu düşündükleri aktiviteler sorgulandı. Birçok konu başlığı içinden öne çıkanlar şu şekilde raporlanmıştır; “Vizit” uygulaması tüm anabilim dalların için önemli bir eğitsel aktivite olarak belirtildi, ancak kurumların % 24.9’unda uygulama bulunmamaktaydı (Şekil 9). Ardından pratik uygulamalı aktiviteler açısından değerlendirme yapıldığında;
cerrahi anabilim dallarında çalışmakta olan asistan/araştırma görevlileri için ilk sırada Ameliyat” gelirken, dahili anabilim dalları için “Girişimsel İşlemler” (Anjiyo, EPS, Endoskopi, vb) ilk sırada geliyordu (Şekil 10).
“Bölüm İçi Asistan Dersleri” uygulaması yine tüm anabilim dalların için önemli bir eğitsel aktivite olarak belirtildi, ancak kurumların % 15.1’inde uygulama bulunmamaktaydı (Şekil 11). Tüm bu eğitsel aktiviteler içinde “Öğretim Üyeleriyle Çalışma” başlığı tüm asistan/araştırma görevlileri için % 27.1’lik derecelendirme ile en önemli eğitsel aktivite olarak görülmekteydi, ancak kurumların % 18.4’ünde uygulama bulunmamaktaydı (Şekil 12).
Öğretim üyeleri ile birlikte çalışmanın asistan/araştırma görevlileri için eğitim hayatlarında bu kadar önemli bir yer tuttuğu gözlemlendikten sonra bu aktivitenin içeriği ve sıklığı incelendi. Asistan/araştırma görevlilerinin % 34.3’ü hemen her gün bu aktiviteyi uyguladığını belirtirken, % 15.4’ü neredeyse hiç ve % 3.9’u hiç uygulayamadığını belirttiler (Şekil 13). Uygulama içeriği incelendiğinde ise ilk üç sırada bulunan alanlar sırası ile % 22.5 ile hasta danışma , % 19.9 ile vizitler ve % 19.4 ile ameliyat geliyordu (Şekil 14)
Akademik ve Bilimsel Çalışmalara Haftada 1-5 saat Ayrılabiliyor
Asistan/araştırma görevlilerinin akademik ve bilimsel çalışma hayatlarına ayırdıkları süre ayrıca
kurumlarındaki akademik ve bilimsel aktivite faaliyetlerinden memnuniyet düzeylerinin incelendiği bölümde; asistan/araştırma görevlilerinin % 64.9’u akademik ve bilimsel çalışmalara haftada 1-5 saat ayırabildiklerini belirttiler (Şekil 15). Ancak bu sürenin yetersiz olduğu ankete katılan asistan/araştırma görevlilerinin % 88.3’ü tarafından belirtildi (Şekil 16). Kurumların akademik ve bilimsel faaliyet düzeyleri sorgulandığı ise asistan/araştırma görevlilerinin % 26’sı kurumlarını çok yetersiz bulurken, % 5.2’si çok yeterli olarak buluyordu (Şekil 17).
Katılımcılar %67 Oranında Memnuniyetsiz
Ankette asistan/araştırma görevlilerinin yaşam koşulları ve memnuniyet durumları da sorgulandı. Değerlendirmenin ilk bölümünde asistan/araştırma görevlilerinin toplamda % 67’sinin yaşantısında “memnun olmadığım çok şey var” ile “hiç memnun değilim” arasında dağılım gösterdiği, % 2.4’ünün ise tümüyle memnun olduğu şeklinde belirlendi (Şekil 18). Memnuniyetsizlikte çalışma hayatının etkisi incelendiğinde asistan/araştırma görevlilerinin % 14.6’sı bu durumun tamamen çalışma hayatına bağlı olduğunu belirtirken % 6.3’ü ise çalışma hayatı ile tamamen ilişkisiz olduğunu belirttiler (Şekil 19). Asistan/araştırma görevlilerinin çalıştıkları bölümden memnuniyetleri sorgulandığında ise % 10.2’si tümüyle memnunken, % 5’i hiç memnun değildi. Diğer cevaplar ise ara dağılımları oluşturmaktaydı (Şekil 20).
Çoğu Asistan En Az Bir Defa Sözlü Şiddete Maruz Kalıyor
Son dönemlerde artan sağlıkta şiddet problemlerinin sorgulandığı bölümde ise ankete katılan asistan/araştırma görevlilerinin % 84.6’sı en az bir defa sözlü şiddete maruz kalmıştı. Fiziki şiddete maruziyet incelendiğinde ise % 28’i en az bir defa bu duruma maruz kaldığını bildirmişti (Şekil 21).